3
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1908
Okunma

Gecenin gözleri
neydin sen labuce
fark edemediğim, eksik bir parça mıydın
yap-bozumda, gelip ansızın kendi boşluğunu kapatan
bakışlarında ki aşkı görünce anlıyorum
kapımı çalanın gece olduğunu
hayatın kıyısına oturup
yüreğimize çarpan dalgaların sesini dinliyoruz
yıldızlardan yokluğa uzanıp
geçmiş ve gelecek bütün aşkları toplayıp birer birer
önce bir’e yüklüyor, sonra bölüp tüm varlığa
dağıtıyoruz
nesin sen labuce
tanımadığımız dokunuşlarda
tanıdık izler arıyoruz
bölmüyor
acıtmıyor
kanatmıyor bizi hiç bir şey
bir çocuk oluyor avuçlarımda gece
bulut gibi
dokunsam yağacak
üflesem dağılacak
su gibi
parmaklarımı aralasam akıp gidecek
tutmaya da bırakmaya da kıyamadığım oluyor
nesin sen labuce
bilmediğine nasıl ulaşır insan
nasıl tanır
nerden bilir onu
kayıp bir şehir oluyoruz
suskun
tüm bilinenler
bilinmeyene çarpıp bölünüyor
bir meltem esip geçiyor
yıldızlar düşüyor
gecenin bölünen yerinden
gece soluyor
yıldızlar sönüyor
nesin sen labuce
bıçak mıydın geceyi bölen
yağmur muydun ıslatan
rüzgâr mıydın geceyi sabaha savuran
anlatamıyorum
susuyor
soluyor gece
avuçlarımdaki çocuk dağılıyor
avuçlarımda ki çocuk akıyor parmaklarımın arasından
tutamadığım oluyor gece
tutamadığım oluyor çocuk
ve gecenin gözlerinde nem
bir hiç gibi gidiyor
ah labuce!
gelenler gider, boşluklar biriktiririz itinayla
suretler takas edilir gölgelerle
gecenin gölgesi olur mu labuce
ay dolunay da olsa
her parça kendini bütünler yalnızca
ay, güneşi ne kadar anlatabilir ki labuce
aslın yüzüdür her surette aradığımız
oysa
bakiyesi hüzündür aşkın labuce!
/ea/