1
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
33
Okunma

21 Ağustos
takvim yaprağı değildi bu
içime çakılmış, pas tutmuş bir gündü
Şanlıurfa’dan çıktık, Ceylanpınar niyet
ama yol, kimin kalacağını bizden önce seçmişti.
Bir istasyon kenarı
bir sigara arası
hayatın hâlâ normal sanıldığı son an
sonra
yer sarsılmadı
toprak utandı.
Utandı çünkü
üstünde taşımaktan yorulduğu ölümler vardı
ve o gün
yüreği yarıldı toprağın
çatlak, asfaltın altından değil
vicdanın tam ortasından geçti.
Viranşehir’e sekiz kilometre kala
duman gördük
ama bu duman göğe çıkmıyordu
insanın içine çöküyor
boğazda düğüm, midede taş oluyordu.
Ters dönmüş bir Polis Özel Harekat aracı
yolun ortasında
devlet susmuş
kader işini bitirmişti.
Kimse yanaşamıyordu
çünkü ölüm
yaklaşanı büyütür
çünkü korku
kalabalıkta daha kolay saklanır.
Ben yaklaştım.
Çünkü o an korku değil
öfke tutmuştu omzumdan.
Dört polis
farklı yerlere savrulmuş
üniformaları toprağa bulanmıştı
sanki toprak
ayıbını örtmeye çalışıyordu.
Birinin yüzü daha gençti
ölüme alışmamış
hayata doymamış
on beş gün önce mesleğe başlamış,
bir meslek değil
bir ömrün gaspıydı.
Adı mı ?
Şehit Polis Ömer Sönmez
adı söylenirken bile yarım
çünkü bu memlekette
isimler bile tamamlanamıyor bazen.
Kucağıma aldım şehidi,
ellerim titremedi
çünkü bazı anlarda insan
donarak hayatta kalır
yüzündeki toprağı sildim
sanki silersem
bu ülkenin üstü başı temizlenecek sandım.
“Kalk abi” dedim
bu bir umut değildi
bu bir isyandı
çünkü şehit yerde yatarken
çok şey ayakta uyuyordu.
Bir polis
yolun ortasında şehit olmuştu
ve koskoca bir memleket
seyrediyordu
alışkın
sessiz
utangaç.
O gün anladım
bazı patlamalar kulakta değil
ömür boyu içerde çınlar
bazı yollar varışa değil
hesap sormaya çıkar.
Viranşehir’e sekiz kilometre kala
toprağın yüreği yarıldı
benimkiyle birlikte
ve hiçbirimiz
bir daha eskisi gibi örtülemedik.
5.0
100% (3)