1
Yorum
15
Beğeni
5,0
Puan
174
Okunma

Bir kitabın sayfaları vardı,
beklemekten sararmış,
zamanın tozuna bulanmış,
kimsenin eline değmediği için
sessizliğe gömülmüştü.
Bir hüzün vardı içinde,
ne tam ağlamak,
ne tam susmak gibi.
Buruk bir gülüşün yarısı,
tamamlanmamış bir şarkının notasıydı sanki.
İnsan, acılarını sayfalara gömer,
ama kimse o sayfayı açmaz.
Çünkü okuyan herkes,
kendi kalbini görür orada.
Ve herkes, en çok kendi kalbinden korkar.
Gece olur,
bir pencere önünde düşüncelere dalar insan.
Pencere yalnızlığını saklamaz,
yalnızlık aynalara sığmaz,
aynalar hep başka yüzler gösterir.
Yüzler, hatıraları uyandırır.
Bir dostun gidişi,
bir annenin sessiz bakışı,
bir çocuğun yarım kalan gülüşü.
Hepsi aynı yerde toplanır.
Toplandığı yer, kalbin en dar köşesidir.
Dar köşelerde yankılanır çığlıklar,
çığlıklar sessizliğe dönüşür.
Sessizlik büyüdükçe,
insan kendine bile yabancı olur.
Ve işte orada,
orada bir kitap gibi insan açılır.
Sayfaları çevrildikçe hüzün çoğalır,
hüzün çoğaldıkça yük ağırlaşır,
yük ağırlaştıkça insan susar.
Suskunluk,
bir kitabın hüznü olur.
Bir kitabın hüznü,
insanın en derin acısı olur.
5.0
100% (8)