1
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
33
Okunma
Sen geldin, bir sabahın ilk ışığı gibi,
Dünya uyanmadan, ruhum titremeden önce…
Gözlerinde bir deniz vardı;
Dalgaları kalbimi aşındıran,
Ve yine de içine atlamaya cesaret eden…
Ellerin ellerime değdiğinde,
Zaman durdu,
Ve ben, varlığımı sana teslim ettim,
Bir kuşun göğe doğru yükselişi gibi,
Ama ayaklarım hâlâ toprağa bağlıydı.
Kalbim senin melodinle çarptı,
Sözlerin bir şarkı gibi,
Ve ben, her hecesinde kayboldum.
Aşk, böyle başladı;
Saklı bir bahar gibi,
Taze, umutlu ve kırılgan…
Sonra gittin,
Ve ardında bir boşluk bıraktın;
O boşluk, geceleri yıldızların bile içine sığamadığı bir boşluk.
Hasret, damarlarımı sardı,
Kanımı acıyla karıştırdı.
Her sokak, her köşe, her rüzgar senin adını fısıldadı.
Ve ben, sadece beklemekle kaldım,
Zamanın ağır ağır geçtiğini sayarak.
Hasret, bir ateş gibi içimi yaktı,
Ama aynı ateş, varlığını daha da görünür kıldı;
Seni görmek için, bir ömür beklesem bile,
Kalbim hâlâ seni aradı.
Özlem, hasretten daha derin,
Daha sessiz ve daha yakıcıydı.
Seninle yaşanan her anın hayali,
Geceyi gündüzden ayırdı;
Ruhumun derinliklerine indi,
Ve her hatıranda bir parçayı bırakıp gitti.
Özlem, bir nehir gibi aktı,
Ve ben, kendi içimde sürüklendim.
Ama her damla, sana daha çok yakın olduğumu fısıldadı,
Sanki mesafeler, sadece bir yanılsamaydı.
Uzaklarda bir şehir,
Uzaklarda bir hayat,
Ve ben, senin olmadığın yerde,
Kendimi bulmaya çalıştım.
Gurbet, yalnızlığın adıydı;
Kendi sesimle sohbet ettim,
Kendi gölgemle dans ettim.
Rüzgarlar yabancıydı,
Ama seni hatırlatan her kokuda,
Evimi buldum.
Gurbet, bana hem seni hatırlattı hem de seni bekletti,
Ve ben, her gün yeniden doğan bir umut gibi,
Senin dönüşünü bekledim.
Ve bir gün…
Yıldızlar kaydı, zaman durdu,
Ve ellerimiz tekrar birleşti.
Vuslat, gecelerin sabaha dönmesi gibiydi,
Her acı, her hasret, her özlem bir anlam kazandı.
Gözlerimiz birbirine değdiğinde,
Dünya tekrar doğdu.
Kalplerimiz aynı ritimde attı,
Ve ben, ilk kez gerçek anlamda özgürdüm;
Senin yanında,
Hiçbir eksik yanım kalmadan.
Vuslat, bir şiirin doruk noktasıydı,
Ama biz biliyorduk ki, zaman hâlâ geçiyordu.
Ve her hikaye gibi, bizimki de bir sonla buluştu.
Mezar, aşkın en mutlak hâliydi;
Fiziksel bir ayrılık,
Ama ruhlarımız hâlâ birbirine dokunuyordu.
Toprak üzerimizi örttü,
Ama sevdamız gökyüzüne yükseldi.
Gurbetin, hasretin, özlemin ve vuslatın tüm yankıları,
Sonsuzluğa karıştı.
Ve biz, bir aşkın bütün evrelerini yaşamış,
Zamanın ve ölümün ötesinde,
Bir efsane gibi kaldık;
Kalbimiz, hâlâ çarpıyor,
Gölgelerimiz hâlâ dans ediyor,
Ve adımız hâlâ bir şarkı gibi söyleniyor.
5.0
100% (1)