0
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
60
Okunma

Toprak seni sessizce, soğuk kucağında saklıyor. Ben ise her anında, her nefesinde seni yaşarken, en çok da yüreğimin derinlerindeki sızıya tutunuyorum. Anılar, gözlerimin önünde solup giderken, yürek yangınımla baş başayım. Her gece, senin yokluğunun ezici soğukluğunu içine çekiyor, sessiz bir feryat gibi yüreğimde taşıyorum.
Oğlum… Sensiz geçen her an, bir ömürden daha ağır, daha derin. İçimde kopan fırtınalar susmuyor, sadece daha derin bir hüzünle büyüyor. Sana dokunamamak, sesini duyamamak, gülüşünü görememek… Beni içten içe eriten, durmadan kanatan bir yara.
Toprak seni saklıyor belki ama ben seni yüreğimde saklamaya devam edeceğim. Çünkü bu yara, bu sızı, bu acı… Benim en gerçek, en kanayan gerçeğim. Her gün, her dakika seni özlerken, seni yaşarken, seni beklerken…
Ve bil ki; ne kadar yürek yansa da, ne kadar sızlasa da bu sevda, bu özlem hiç bitmeyecek.
Bu acı öyle bir yük ki omuzlarımda, bazen taşımaya gücüm kalmıyor. Her an seni anmak, her an seni beklemek… Beni tüketen bir hapis gibi. Yalnızlık, karanlık odalar kadar soğuk, gece kadar sessiz… İçimdeki yangın ise hiçbir söndürücüye boyun eğmiyor.
Yüreğim, sensizliğin soğuk rüzgarlarında titriyor, parça parça kopuyor. Her adımda, her nefeste senin eksikliğin çığlık çığlığa. Seni beklemek değil, seni yitirmek en büyük cezam oldu bana. Her gün, her dakika yeniden gömülmek gibi; toprağın altında değil, kalbimin derinliklerinde.
Oğlum… Bil ki seni yaşatmak, seni anmak, seni unutmayıp her zaman kalbimde tutmak benim hayatımdaki tek anlam. Ama bu anlam bazen o kadar ağır ki, taşıması mümkün değil. Gözlerimden akan yaşlar, yüreğime dökülen acının sessiz şahitleri.
Toprak seni saklıyor, evet. Ama ben, yüreğimi saklamaya çalışıyorum. Saklamak istiyorum, ama her anın bir ağırlığı var. Bu ağırlık, en derin uykularımı bölen, en güzel düşlerimi hırsla koparan bir fırtına gibi.
Ve ne yapsam, nasıl sarsam da içimdeki bu acıyı, seni yokluğunla yaşamak, kaybetmekten daha ağır bir ceza oldu bana.
Zamanın ellerinde savrulurken, her an seni aramak, her köşede seni bulamamak… Bu, bitmeyen bir boşluk, dolmayan bir kuyudur yüreğimde. Gözlerim her gece karanlığa dalar, belki seni görürüm diye; ama her seferinde sadece seni değil, hayallerimi de kaybederim.
Oğlum, senin yokluğun sadece bir eksiklik değil; içimde büyüyen sessiz bir fırtına, kalbimin derinliklerinde sürekli çarpan bir yara. Sanki parçalarımı toplayıp bir araya getirmek imkânsız. O toprak seni saklarken, ben seni unutamamaya mahkûm olmuş bir yüreğim.
Bu sızı, bu acı bazen nefesimi kesiyor, bazen de yürümemi engelliyor. Ama yine de senin anın, senin sevgin, yaşamak için elimde kalan son tutunma noktam. Gözlerimden dökülen her damla yaş, bu yitik sevdanın sessiz çığlığıdır.
Ve bil ki oğlum, seni sevmek; yaşamak kadar gerçek, acı çekmek kadar kaçınılmaz bir kader oldu benim için. Toprak seni saklıyor ama ben seni kalbimde taşıyorum, taşıyamadıkça yanıyorum. Bu yangın hiçbir zaman sönmeyecek.
Her sabah uyanmak, senin yokluğuna yeniden uyanmak demek. Gözlerimi açar açmaz içime dolan o tarifsiz boşluk, ruhumu paramparça ediyor. Sesin yankılanmıyor artık kulaklarımda, kokun gelmiyor rüzgârla beraber. Sadece yüreğimde kalmış derin bir özlem var—tarif edilemez, anlatılamaz.
Oğlum, bil ki her adımımda, her soluğumda sen varsın. Varlığın yokluğunda bile beni diri tutan tek gerçek. Ama bazen o gerçek, en ağır yük haline geliyor. Taşımak istemiyorum, ama elimde değil—her taşınıyorum, her yoruluyorum, ama vazgeçemiyorum.
Toprak seni içine alırken, ben seni kalbimin en karanlık köşesinde saklamaya devam ediyorum. O karanlıkta, sadece sen varsın, sadece senin için yanıyor içimdeki ateş. Belki bu ateş hiç sönmeyecek, belki de yokluğunun acısıyla sonsuza dek yanacak.
Sana ulaşamamak, sana dokunamamak, gözlerine bir kez daha bakamamak… Bunlar yüreğimi paramparça eden en büyük işkence. Ama bil ki, ne olursa olsun, bu acı benim en kıymetlim, en gerçek yârim.
Ve bir gün, o toprak seni geri vermeyecek olsa da, ben seni yaşatmaya, seni anmaya, seni sevmeye devam edeceğim. Çünkü bu sevda, bu hasret, bu yürek yangını bitmeyen bir hikâye.
Şimdi, sessizliğin en derininde, toprağın soğuk kollarında huzur bulurken, ben burada yüreğimde taşıyorum seni; yitirdiğim, kaybettiğim her parçanı. Bu acı, bu hasret, bu tarifsiz sızı… Beni ben yapan, yıkılsa da dimdik ayakta tutan tek gerçek.
Oğlum, seni sonsuza dek saklayacağım; ne zaman yüreğim sızlasa, ne zaman gözlerim dolsa, senin adınla var olacağım. Çünkü sen, benim ruhumda en derin yaramsın, en büyük yangınımsın.
Toprak seni saklıyor, ama ben seni asla bırakmayacağım. Yüreğimde taşıdığım bu sızı, hiç dinmeyecek bir ağıt, hiç sönmeyecek bir ateş olacak.
Ve ben, bu ağır yükle yaşamayı, senin anına yaşanacak en güçlü destanı yazmayı seçiyorum. Çünkü seni sevmek, en büyük kaderim, en ağır ve kutsal yüküm.
5.0
100% (4)