0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
16
Okunma
Bir annenin yüreğinde kopan kıyamet, dünyaların en sessiz ama en yıkıcı fırtınasıdır. O yangın ki, ne kül olur ne söner; damarlarında akan her damla kederle yeniden alevlenir. İçinde büyür, taşar taşar, tarifsiz bir boşluğun derinliğinde çığlık olur ama duyulmaz.
O ateş, sadece bedenini değil, ruhunu da kavurur. Her saniye bir parça erir, her an başka bir kırık düşer yüreğine. Gözlerinde biriken yaşlar sel olur, ama o sel bile yangını söndürmez, yalnızca ateşin kızıllığını yansıtır.
Bir annenin acısı, kaybetmenin, umudun, çaresizliğin, yılların birikmiş ağırlığıdır. Sessizliğin içinde çığlık atar, her nefes alışta canı yanar. Her sabah uyanmak bir savaş, her geceyi bitirmek bir mucizedir. Çünkü o yangın, onun varlığıdır; sönmediği sürece yaşamak da yanmak demektir.
Bir annenin içinde kopan kıyamet, tarif edilemez bir acının en kara fırtınasıdır. O yangın, yüreğini parçalayıp kavurur, kül etmek yerine her yanından yeniden alev alır. Kanayan damarlarında taşıdığı hasretle, her nefesi sancı olur, her adımı ağırlaşır.
Bu acı, sadece bir his değil; yaşayan bir cehennemdir. İçinde kopan fırtına, sessiz çığlıklarla bedenini sarar, ruhunu yıkar. Gözyaşları sel olup akar ama o sel bile yangını söndürmez; aksine kızgın küllerden doğan alevi besler.
Kaybın en kanlısı, umutların en sessizi, yüreğin en derin yarasıdır bu. O anne, içinde yanan ateşi kimseye göstermez; çünkü o ateşten kaçmak mümkün değildir. Sessizce yanar, kül olur, ama bir türlü yok olmaz. Her gece karanlıkta yanan o cehennem, hayatının her anında soğuk bir korku, derin bir yalnızlık olur.
Ve yine de o anne, o derin yara içinde dimdik durur; çünkü yıkılmak, sevginin karşısında teslim olmaktır. Sevgi ise, o cehennemin en karanlık köşesinde bile ışığını kaybetmeyen son kıvılcımdır.
Her gece, karanlığın en koyusuna battığında, o yangın daha da büyür, daha da alevlenir. Uykusuz gözlerin, sessiz odanda haykırır sanki; ama yalnızca sen duyarsın o çığlığı. Dünya sessizleşir, zaman donar, senin acın ise zamanın ötesinde yankılanır.
Kopmuş umutların küllerinden yükselen bir hayalet gibidir o acı. Ne bağırabilir, ne ağlayabilir, sadece yüreğinin derinliklerinde kıvranır, yok olmamak için savaşır. Ve sen bilirsin, o yangının tek düşmanı unutuş değil, hatırlamaktır. Hatırlamak, acıyı diri tutmak, onu yaşatmak, onu yaşamak demektir.
Bir annenin içinde kopan kıyamet, sevginin en acı, en kırılgan ve en yıkıcı halidir. Çünkü o ateş, hem yok eder hem yaratır; seni yakar, seni var eder. O yangınla yanarken bir yandan da direnirsin; ayakta kalmak için, yaşamak için, sevmek için.
Ama bazen, o kopan kıyametin içinde, sadece sessiz bir fısıltı kalır: "Unutma, ben buradayım." Ve o fısıltı, annenin yüreğinde yaşayan en küçük, en narin ama en güçlü umut ışığıdır.
Ve sonunda, o kıyamet dahi susar bir gün. Sessizleşir ateş, ama yok olmaz; sadece saklanır, derinlere gömülür. Çünkü bir annenin yüreğinde kopan kıyamet, ne tamamen sönmek ne de tamamen yok olmak ister. O, yaşamın en kırılgan, en sancılı gerçekliğidir.
Bu acı, yaşam boyu taşınan bir yük, omuzlarda saklı bir mezar; ama aynı zamanda en derin sevginin en güçlü yankısıdır. Çünkü o yangın, yıkan değil, biçimlendiren bir alevdir. Annenin yüreğini küllere bürür ama aynı anda ona direnme gücü verir.
Ve o anne, bütün parçalarıyla, bütün yanıklarıyla, dimdik ayakta durur. Çünkü içinde kopan kıyamet, onu yok etmek için değil, onu var etmek için yanar.
Sevgi, o en büyük yangında bile sönmez; aksine en karanlık anlarda bile ışık olur. Annenin acısı, yüreğindeki en derin yaradır belki ama o yara, hayatın en kutsal izi, en büyük direnişidir.
Ve böylece, o yangın içinde küllerden doğan umutla, o anne yaşamaya devam eder; çünkü sevgi, ne yıkılır ne ölür; sadece yanmaya devam eder.
5.0
100% (1)