10
Yorum
19
Beğeni
5,0
Puan
146
Okunma

Bir boşluk ki, içine düşsem de dibi görünmez, dipsiz bir kuyu,
Orada ne bir yankı var, ne de geri dönen bir nefes.
Sadece senin yokluğundan örülmüş, sıkı ve karanlık bir uyku,
Gözlerim açıkken bile, ruhumun en derinlerinde bir ağırlık.
Hatıralar, artık sıcak bir sığınak değil, çürümüş bir köprü,
Üzerinden geçmeye kalksam, tuzla buz olur, dağılır her varlık.
Sensizliğin rüzgarı öyle keskin esiyor ki, tenimi yakıyor,
Bir çöl fırtınası değil, bir volkanın sönmüş kalbine inen kırıklık.
Bu gidişin bir depremden farksızdı, yerle bir etti bütün bildiklerimi,
Geriye sadece molozlar kaldı, ve onlara bile dokunmaya korkan bir acizlik.
Benden geriye kalan, bir uçurum kenarında, titrek bir mum alevi,
Küçücük bir umut ışığı, ama rüzgarın gücüyle her an sönmeye meyilli.
Göğüs kafesimde atan şey, artık kalp değil, yorgun bir makine devri,
Sadece yaşamaya programlanmış, hissetmekten tamamen men edilmiş.
Her yeni sabah, bir önceki akşamın karamsarlığını katmerliyor,
Sanki gökyüzü, bütün renklerini seninle birlikte alıp gitmiş, grilere teslim.
Oysa eskiden her şey, senin varlığınla parıldayan bir mücevherdi,
Şimdi taş kesildi bütün nehirler, kurumuş bir toprak parçası benim içimde yerim.
Ruhum, büyük bir kütüphanenin, son sayfasını yitirmiş yaşlı bir cildi,
Ne başlangıcı belli, ne de sonu, sadece boş ve anlamsız bir devinim.
Sesin, kulaklarımda artık sadece uzak bir çan sesi, derinden gelen,
Duyulur gibi olur da, yakalamaya kalksan, hemen avuçlarından kaçan.
Benim şimdi yürüdüğüm yol, sisli bir vadinin en kuytu ve ıssız köşeleri,
Ayak izlerim bile peşimden siliniyor, kimsesizliğe mahkum olan.
Ne bir iz bırakabilirim, ne de geriye dönebilirim, öyle bir çıkmazdayım,
Aşkın bıraktığı bu miras, en ağır zincir, en acımasız bir bağdı.
Senin yokluğun, tüm evrenin bana karşı aldığı bir tavır gibi,
Kainat bile, bu ayrılığa sessiz bir onay vermiş, benimle savaşan.
Ve her geçen an, ruhumun zindanında yankılanan tek bir çaresizlik var:
İşte tam burada, tam bu noktada, sol yanım zemheri ayazdı, ne zaman ki sen gittin.
Bütün hatıralar, yırtık bir fotoğrafın soluk kenarları,
Ne kadar tutmaya çalışsam da, toz olup ellerimden savrulur.
Gözlerimdeki pınar kurumuş, akacak tek damla bile kalmadı,
Ama içimde bir deniz var, dalgaları hiç dinmeyen, hep uğultulu.
Şimdi her dokunuş, donmuş bir cama yapılan narin bir çizik gibi,
Sadece bir an parlar, sonra eski soğukluğuna geri vurulur.
Kafamda dönen sorular, asla cevaplanmayacak yitik alfabeler,
Gizemin çözülmesinden çok, o bilinmezlikte acı çekmeye razı olur.
Ben ki, sensizliği giyinmiş, demir bir zırhın içinde saklı bir acı,
O zırh ne kadar sağlam olsa da, kalbime saplanan hüzünlü bir ok var.
*
Ve son perdesi bu sessizliğin, üzerime kapanan soğuk bir örtü:
Bütün kelimeler anlamsız, bütün şarkılar yarım kaldı, eksik.
Şimdi bir harabe içinde, yalnızlığı seyreden bir kalenin görüntüsü,
Ne isyan ne de feryat, sadece tarihin tozunda yavaşça eriyen bir kişilik.
Ben ki, sensizliğin dilini öğrenmiş, boş koridorlarda yankılanan bir adım,
Kaybolmuş bir anahtarın, açamadığı kilitli bir sandıktı bu büyük aşk.
Ne geri gelmeni beklerim, ne de seni suçlarım bu acıdan,
Sadece son damla da aktı gözümden, ve içimde dondu bütün sıcaklık.
Artık ruhumun son durağı olacak, bu dipsiz, bu sonsuz hüzün:
Öyle bir ayaz vurmuş ki, sol yanım zemheri ayazı.
Cemre Yaman
5.0
100% (11)