2
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
60
Okunma

Kırk altı yaşındayım artık,
Zamanın avuçlarında incelip parıldayan bir kehribar tanesi gibi,
Yay ruhunun rüzgârla konuşan yalın sesi, artık daha derin, daha usul usul,
ama bir o kadar da keskin bir sezgiyle dolu.
Bu yaş, içteki göğün genişlediği yaştır,
Eskiden yönünü arayan ok, şimdi nereye saplanacağını bilir.
Eskiden hızla koşan adımlar, artık toprağın nabzını duyar.
Ve yay ruhu, nihayet kendi gerilişinin anlamını kavrar,
Her geri çekiliş, daha uzağa gidecek bir atılım içindir.
Kırk altı, bir bilgelik eşiğidir;
insan kendine dışarıdan, ama şefkatle bakmayı öğrenir.
Yıllar boyunca birikmiş kırgınlıklar, incinmeler, yanılgılar
artık yük olmaktan çıkar;
çünkü yay ruhu bilir ki her yarık, içindeki ışığın dışarı sızabilmesi içindir.
Bu yaş, insanın hem ok, hem hedef olduğunu fark ettiği yaştır,
Kendine yönelen sorular, dışarıyı değil içeriği aydınlatır artık.
İdealler hâlâ geniş ufuklara doğru çağırır,
ama adımlar daha köklü, daha bilinçli, daha kadimdir.
Ve içimdeki o yay ♐
Artık boşuna gerilmez;
hakikate, özgürlüğe ve kendi öz sesine doğru çekilir.
Ne aradığımı bilmenin huzuru,
ne olmam gerektiğini sezmenin dinginliği vardır.
Kırk altı yaş bilgeliği,
başı göğe bakan bir yay gibi,
köksüz değil, köklerinden güç alarak yükselir;
uçmaz, yön bulur;
yanmaz, ısınır;
yıkılmaz, dönüşür.
5.0
100% (3)