2
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
68
Okunma
Dışarısı ayaz…
Gece, omuzlarıma çökmüş bir ağırlık gibi,
Sokak lambaları bile titriyor rüzgarın öfkesinden.
Duvarlar susmuş, gökyüzü kırılmış,
Ben ise kendi içimin karanlığında küçülüyorum.
Bir yerlerde bir fırtına kopuyor içimde
Adını sen koymadıkça dinmeyen bir fırtına.
Soğuk, sanki kemiğime kadar işliyor
İnsanın yüreği böyle zamanlarda
Kendi tenine bile yabancılaşıyor.
Sen konuş…
Sesinde, karanlığa rağmen tütmeye çalışan bir umut var.
Dökülüşlerin arasından yükselen ince bir sıcaklık,
Hani bir mumun son alevi olur ya,
Işığı az, tesellisi çok
Öyle bir şey işte.
Bir tek kelimen
Üşümüş sesimin üzerine düşüyor,
Yamalı bir dua gibi.
Ben toparlanıyorum yavaşça,
Sen farkında olmadan.
Battaniye örtüyor yüreğime sözlerin…
Kırılmış kaburgalarımın altına gizlenen o derin boşluğa
Sessizce uzanıp sarılıyor.
Ayazın yaktığı her gölgeye
Senden bir sıcaklık değiyor.
Ben ki,
Yıllardır kendi kışımı omuzlayan bir yalnızlıktım,
Sen konuşunca içimin korunan bir köşesi var artık.
Çöküşlerimin bile sığınağı oluyor cümlelerin
Kaderimden düşen her soğuk parçayı
Elinle toplamışsın gibi.
Konuş sen…
Dışarıdaki ayaz ne kadar keserse kessin,
Ben senin kelimelerinde
Hem üşüyorum, hem ısınıyorum
Garip bir teslimiyetle,
Garip bir sığınmayla…
Ve kimse bilmez,ne garip....
5.0
100% (5)