0
Yorum
19
Beğeni
0,0
Puan
409
Okunma

sola dön..
daha derin bakabilmek için yüzüne ve eğil saçlarını topla ensende, sararmış birkaç kırıklık birazcık kadınlık hali gibi ki önce gülüm/se kendine sonra somurt yine.bebekleri büyüsün gözlerinin ve ağla..derin bir nefes al sonra karışmadan bilindik kalabalıklarına..bunlar senin renklerin topla ve boya kendini..mor tenlere saçılmış sonu belli olmayan afyonla..din ve devlet..yolunu kaybetmiş bir kedi.
sağa dön..
biraz daha rahat uyumak için.devir bedenini sağ kolunun üzerine ve hatırla kimler için devirmediğini sonra ki daha ilk pozisyondayız hemen öp/me.hazırsın biliyorum o seni öpecek ıslak..alt dudağın nerede bu sefer sen söyle el yordamıyla avuçlanmıyor gölgelerin gizemi ki düşlerim yüreğimde kaynayan bir nehir omuzlarıma boşalıyor,nefesin çenemi teğet geçerken düşün müydü yoksa dişin mi tenime batan/hezeyan..anlamını bilmediğim ilk söz bu metin de..ilk giydiğin elbisenin rengini anımsatması için kullanacağım şimdilik..sana siyah..
sola ya da sağa dön..
içini görebildin mi? dalıp derinlerine teçhizatsız pembe istiridyeler topluyorum parmak ucu dokunuşlarımla ki neresinden b/akarsan b/ak sana çıkan bir sürü yol bakış/dokunuş..hiç yazmadığın bir şiiri taşımaktan yorulmuş gibi içinde ona dön ve onun ol yeniden..çokça korkmuş yerlerini iyileştirir belki çok üşümüş yerlerini hayır hayır unut olanları veya s/akla..anlatsan da inanmazlar ayazda kalmış yanlarına ki hatırla mart ayıydı üşüyordu sokak kedilerinin patileri ve sen sigara yakmıştın dudakların ve sen ve duman gözlerinin bebeklerini çekiyordu içine ve ben gözlerinin elaya kaçan yanlarıyla ilgileniyordum..pencere pervazlarından,camlardan ve bacadan derin derin soğuk çekiyorduk ciğerlerimize..sanırım bunun için artık sevmiyorum ateş böceklerini..
bana dön.
emme alt dudağını kıyamam. derin uykusundan uyanmayan çocukların denge sorunudur bu/düşünmeksizin düşmek..inkar edilmemiş bir suç gibi veya unutulmamış bir sır. söylesene ruhun/etin ve bedenin daha sağlam mı hissediyorsun kendini? daha güçlü mesela veya daha fazla kahraman..daha fazla masalın içinde çünkü..
içini görebilir mi insan?
ne kadar üstelik...
(...)
sen,
kendini tamamlayacak
birini istemedin hiç/
itirazın bu!
bir ayna istiyorsun
tümseğinde odanın
düşünen/
sen gibi bakan..
duyan ve gören
birini istiyorsun..
uzun uzun
bakacağın kendine
ve seyredebileceğin
bir ayna ki
oysa ben…
diğer tarafında aynanın
sim ve mavi
bir renkle
tamamlıyorum seni…
biliyorum,
kimin arkasından
yetişmeye çalışsan,
damlıyor parmak
aralarından,
akan bir ırmağı
avuçlamak gibi
sızmak gibi,
sızlamak..
an/sızın..
zaman/sızın..
ağrılar yükleniyorsun
sonra..
içine çeker gibi
bir dumanı
dirhem dirhem..
zift kadar ağır,
nefesindeki şifa
yetmiyor hücrelerine
sonra hep aynı
günaydınlar düşüyor
o bilindik yüzlere ki
kirleniyor bulutlar..
ölü bir balık/
sarı bir araba/
mavi bir tavus kuşu..
ve sen,
yalınlığın ve yalnızlığında
hiç kimse oluyorsun..
çekerek içine
herkesin bir adım daha
yukarı çıkmak istediği
atmosferi..
karanlığında kalıyorsun
ışıksız gölgelerin…
pencerelerin
sokağın çıkmazlarına
bakıyor ve görünmüyor
göğün yüzü ki
gökyüzü yoksa
derin değildir ve muaftır
maviden deniz…
bunu
gece gözlerimin
uyku tutmayan
yerlerinden öğrendim..
karanlık ışığın altında..
ve dahi kuytularında odanın…
sahi neyi değiştirmeye yeterdi
kelimeler,
peki ya o tekerlemeler ki
karamsar mıyım/hayır..
olası bir yıldız tozu
çarpmıştı soluğuma..
ağır aksak göz ucuyla
seçebildiğim
düşlerimin arasından
bir bağlaç bulup
kurguluyordum hayatımı..
seni t-anıyorum..
gidişlerini ve dönüşlerini..
ağır aksak çıkışlarını
merdiven boşluklarına
denk gelen..
neden sonranın
kader çizgisiyle
kesiştiğini düşünmez
insan..
yol yürümek öğretirken
ve yolum senken ki
yol,
ayak tabanlarının
dokunmasından mı ibarettir
yüzüne yerin..
şşş tamam yalnızım
ve boş odam..
salon..
bu evde kimse yok,
gözbebeklerimin
yalnızlığımla kesiştiği
noktalarda
düşlerimi bileyliyorum...
tırpan ve jilet keskinliğinde..
soluğum yakıyor
üst dudağımı..
nabzımın
sesini duyuyorum..
yüreğime
hükmü geçmez
bir an-ı çalıyor kapımı..
mağrur uyanıyorum
sonra..
perde aralıklarından
sızarken ışık..
gecenin gözleri
düşüyordu sana,
sözleri ve özüm
düşüyordu sana..
güzden bahara sesler..
ve nehirler içinden çıkışım/
ıslak ki
dokunarak iki kürek
kemiklerinin arasına..
geçip gittin mi?..
yoksa dönüyor musun
hiç gitmediğin yerlerden..
hani avuçlasam
incinir miydi varlığın..
yüreğimdeki ilk sokaktan
sana/
sola sapıp sonra
aksam sıcak..
düş/ermi böyle
gözlerine gecenin
Kasımdan sızmış ocakların
kıvılcımları/
kar da belki ama…
(...)