1
Yorum
10
Beğeni
0,0
Puan
118
Okunma

Eylül ayının o perşembesi kadın şöyle düşündü:
Olur da ararsa ben dışarıda olacağım.
Eylül ayının o perşembesi adam sabahtan beri eski bir fotoğrafla uğraşıyordu.
Işık tam yerinde durmuyor artık, diye geçirdi içinden.
Kadın: Belki tren erken gelir.
Adam: Belki bugün bir kareyi kurtarırım.
Kadın anahtarını ve şemsiyesini aldı.
Adam kamerayı ve not defterini.
Kadın, istasyonun oradaki çiçekçiden geçti.
Adam, köprü altındaki ikinci el dükkânından.
Kadın bir demet beyaz gül aldı.
Adam eski bir film rulosu buldu.
Kadının parası tam yetti.
Adam üstü kalsın dedi.
Kadın merdivenleri inip perona vardığında, tren hâlâ görünürde yoktu.
Adam köprüye çıkarken, rüzgâr elindeki fişi uçurdu.
Eğildi, fişi yakaladı.
O anda kadın da başını kaldırdı.
Göz göze geldiler.
Tren yaklaşırken rüzgâr iyice arttı.
Kadın çiçekleri önüne aldı.
Adam fişi cebine koydu.
Tren geldi. Kalabalık kapılara yığıldı.
Kadın bir adım attı, içeri girdi.
Adam, bir an durdu, sonra o da bindi.
Camlar buğulandı.
Kadın çiçekleri kucağına bastırdı.
Adam lens kapağını çıkarıp, cama doğru çevirdi.
Kadın gülümsedi.
Adam deklanşöre bastı.
Tren istasyondan çıkarken, dışarıda ince bir yağmur başladı.
Eylül ayının o perşembesi.
Her şey sessizce yerine oturdu.
HU’LYA
(onaltıkasım2025)