12
Yorum
39
Beğeni
4,9
Puan
355
Okunma

Kayıplarım vedâsızdır benim...
Bir yanda geri gelmesi muamma hallerim,
Öbür yanda günü geçmiş sevdalar.
Her günümü, her gecemi ziyan ediyorum ziyadesiyle.
Kalbime minicik bir dokunuş olsa,
Yüzümde kocaman bir gülüş peydah olacak
biliyorum.
Yetim kalmış bir çocuk gibi
Yalnızlığın girdabında
Bir ben var
Bir de yine ben.
Ve olur olmaz zamanlarda
Çok özlüyorum
Geriye dönemeyen beni
Batan güneşten sonra
sabahı olmayan gecelerde
içimde büyüyüp çoğalan
bir hasret sancısıyla
zaman, yokluğuna alıştırıyor beni.
Umutsuzluk yağsa da gökyüzünden
Gözlerim umut penceresinden
uzak diyarlara dalıyor.
Yüreğim de bir hançer gibi saplı hala
Aman vermeden, gizli bir düşman gibi
içimi sızlatan sevdan.
Ah… Bir de varlığımı yok sayışının
geçmeyen acısı yok mu?
Hiçbir şeyin kıymeti yok artık.
Ne doğan güneşin,
Ne sabahın,
Ne de seni bana getirmeyen akşamların.
Günler anlamsızca gelip geçerken
Bir daha dünyaya gelmeyeceğim geçiyor aklımdan.
Yeni bir hayat verilmeyeceğini bilsem de
Öyle bir çaresizlik
Öyle bir kırgınlık ki bu bendeki.
Savunmasızca teslim oluyorum.
Yalnızlığın heyulasına
Bilirsin…
Tuhaf duygularla şiir yazmak ayrı bir meziyet.
Hele ki içimi acıtan,
Burnumun ucunu sızlatan hislerle yazmaktan
Ondan hiç bahsetmeyeceğim
Ruhuma eşlik eden
Söylemeden dinleyip,
Gözyaşımı sildiğim şarkılar var
Meğer bu şarkıları dinlemek için
Çok kaybetmek gerekiyormuş.
Şimdi daha iyi anlıyorum.
Aşkın ne olduğunu bilmezken,
Annemin gerçek anlamda ilk ağlayışını,
Babam öldüğünde fark etmiştim.
İçimden hayıflanmıştım ona:
Sana eziyet etmiş bir adamın arkasından,
ağlamak mı?
Gözlerine yerleşen, derinden daha derin bir bakışla,
Kelimeler dudağında çoğalıp
Cümleler halinde
Gözyaşlarıyla avuçlarına dökülürken
Aşk, katlanmak değil miydi? diye,
Çaresizliğine sükût eklerken annem.
Yutkundum.
Bu sözlerden sonra
Bir çizgi daha düştü
Yüzümün kıvrımlarına.
Aşk katlanmak değil miydi?
O benim ilk ve son aşkımdı.
Yüreğimde sönmeyen
Yandıkça daha da yanan
Sonsuz bir kızıl sevda ateşiydi.
Beni sensiz bırakma ey ömür yoldaşım.
Gözlerimin gördüğü kadar,
Nefesimin yettiğince yer tut bende diye,
Haykırıyordu annem.
İşte o an, annemden öğrendim ilk aşkın acısını.
Kaderime isyan edip
Dünyanın bütün kederini omuzlarıma yükledim.
Anneme inanıp
Kendimi kandırmayacağım artık.
Seviyor... Seviyor... Seviyor diye.
Bir zamanlar,
Seni getirmeyen akşamlara sitem eder,
Yüzü kaymış yıldızlara küfrederdim.
Kalemi elime aldığımda
Harf harf
Hece hece
Her satırda
Üryan halimle
en içten iç döküşümle
Sana yakışıyordu her şiirim.
Açmaz kelimelerle cümleler kurarak
Odamın ölüm kokusu sinmiş duvarlarına
Varlığını resmediyor
Yokluğunda bile seviyordum seni.
Ve en sonunda
Babam gibi boyun eğip
Oturdum Azrail’in kapısına.
Özümce bir niyazla dedim ki.
Her anım bir ölüm destanı
Yarınım hicran masalı.
Sol yanımda hüznüm ağlarken
Ferman haktan deyip
Zamanın akıp gidişini izledim.
Neler geldi, neler geçti hayatımdan.
Bir hoşcakal’ın
Bir elvedanın yankısıyla
Çınlaması gerekirken kulaklarım.
Böyle kalleşçe gitmek!
Babam gibi asil ölen adamların değil,
Senin gibi yüreği kahpe olanların işiydi.
Yüreği kahpe...
Hüzünlükent Narin
5.0
95% (19)
3.0
5% (1)