0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
42
Okunma

İçindeki nefreti sevgiye dönüştür, diyorsun.
O katı, kara kütleyi,
ışık yutan o soğuk taşı.
Başlangıçta,
bir kaya parçasıydı o,
keskin kenarlı, ele batar.
Yılların tortusu,
yanılgıların posası,
beklentilerin kırıklarıyla harmanlanmış.
Onu sevmek zordu.
Çünkü o, hep savunmada,
hep hırçın, hep mühürlüydü.
Göğüs kafesimde,
ağır bir yük gibi durdu.
Ama bir gün,
onu tutmayı bıraktım.
Bıraktım da, yere düşmedi.
Havada asılı kaldı.
O an anladım:
Nefret, sevginin ters dönmüş hali.
Büyük bir enerjinin,
yanlış yöne akışı sadece.
Ve ben,
akımı değiştirmeye karar verdim.
Parmak uçlarımı değdirdim o soğukluğa,
bir acıma, bir kabullenişle.
"Sen," dedim ona,
"Benim en büyük acımsın,
ve bu yüzden,
en büyük dönüşüm potansiyelimsin."
Başladım onu eritmeye.
Öfkenin dumanını dağıttım,
kıskançlığın pasını sildim.
Her bir katmanı,
bir zamanlar incinmiş
bir sevgiye ait çıktı.
Şimdi,
o katı kütle yok oldu.
Yerinde,
ılık, titrek bir sıvı var.
Acıyı bilen,
yanılgıyı anlayan,
ama yine de
güneşe doğru buharlaşmak isteyen
saf bir damla.
İşte budur:
Nefret, eridiğinde
altından çıkan
yoğun, olgunlaşmış sevgi.
Artık seni yakmaz,
sadece ısıtır.
Sadece anlar.
Ve bağışlar.
Önce kendini,
sonra dünyayı.
Hüseyin TURHAL