0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
95
Okunma
Ne sana git diyebildim,
ne sen bana kal dedin…
Biz, haritadan silinmiş bir ülkenin
iki sessiz nefesiydik.
Sen Kudüs’ün sabahlarına sığamayan bir duaydın,
ben Gazze’nin yıkık sokaklarında yankılanan bir fısıltı.
İkimiz de biliyorduk;
aşkın bile üstünde dikenli teller vardı burada.
Bir bakış fazla sürerse,
bir gülüş bile şüpheli sayılırdı.
Bir sabah ezanıyla başladı her şey,
gökyüzü gri, toprak kırmızıydı.
Tanklar geçti sokaklardan,
çocuklar kaldı ellerimizde,
yine de biz birbirimize inanmayı sürdürdük.
Sen bana zeytin dalı uzattın,
ben sana taş.
İkisi de direnişin sembolüydü,
ama ikisiyle de sevilmiyordu bu toprakta.
Biz, yıkıntılar arasında gülüşen iki deliydik —
bir ülkeyi kalbimizde taşıyan,
bir kalbi ülke sanan iki inatçı devrimci.
Yasaktı dokunmak,
yasaktı umut etmek,
ama en çok yasaktı unutmamak.
O yüzden unutmamayı seçtik.
Bir duvar yazısına gizledim adını:
“Buradan bir kadın geçti,
elleriyle özgürlük ekti.”
Sonra seni götürdüler.
Adını susturdular,
yüzünü bir karakol defterine hapsettiler.
Ama ben biliyorum:
Filistinli hiçbir isim sonsuza dek kaybolmaz,
toprak unutur gibi yapar,
ama her baharda seni geri verir.
Bir çocuğun gülüşünde seni duydum,
bir annenin ağıtında,
bir taşın altında.
Senin sesin artık gökyüzüyle aynı dilden konuşuyor.
Ve ben…
her sabah senin için bir dua daha büyütüyorum:
“Bir gün, bu toprak sevilmeye izin versin.”
Çünkü biz ne zaman birbirimize koşsak,
bir duvar diktiler aramıza.
Biz ne zaman bir cümle kursak,
bir drone susturdu sesimizi.
Sana “git” diyemedim,
çünkü gitmek ihanetti bu toprakta.
Sen bana “kal” diyemedin,
çünkü kalmak ölümle aynı anlama geliyordu.
Ama biz ikimiz de kaldık,
taşların, rüzgârın, duaların arasında.
Kaldık —
ve büyüdük o kaldığımız yerden.
Şimdi her Filistinli çocuğun kalbinde
bizim yarım kalan cümlemiz dolaşır:
“Bir gün özgür olacağız.”
Belki sen dönemezsin,
belki ben göremem,
ama bu toprak bilir —
hiçbir direniş, yarım kalmış bir aşk kadar güçlü değildir.
Kadir TURGUT
5.0
100% (3)