0
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
114
Okunma
Beni bana bırakma yar,
bu dört duvar, senden çok şey biliyor artık.
Bir rüzgâr geçiyor demir parmaklıklardan,
adını fısıldıyor her gece.
Ben o sesi dinliyorum —
kimsesizliğin en kalabalık yerinden.
Burada her şey yasak, yar.
Düşünmek bile bazen suç,
özlemek iddianamede delil.
Ama ben yine de seni düşünüyorum,
sanki bir halkın en gizli duası gibi.
Sanki senin adınla
yeniden doğuyor sabahlar.
Geceleri nöbet lambası yanarken,
gölgeni arıyorum duvarda.
Sanki duvar bile dayanamaz olmuş,
her çizikte bir yüzün,
her gölgede bir anın kalmış.
Ah yar,
seni özlemek bile bildirge burada.
Bir zamanlar meydanlarda yürürdük seninle,
ellerimizde özgürlük kadar kırılgan umutlar.
Şimdi bir kağıt, bir kalem kaldı bana,
bir de sensizlik.
Ama bil,
bu kalemle sadece şiir değil,
direniş de yazılır.
Beni bana bırakma yar…
Ben kendime zulüm olurum sensiz.
Bir mahpusun nefesi kadar dar,
bir sürgünün kalbi kadar kırık içim.
Ama inadına yaşarım,
inadına hatırlarım seni.
Çünkü sen —
yalnızca bir sevgili değil,
bir ülke gibisin;
sınırları çizilmiş,
adına yasak konmuş,
ama hep özlenen.
Bir gün,
belki mektubum düşer eline,
üzerinde parmak izlerim,
birkaç damla sabır,
biraz da gözyaşı.
Oku yar,
çünkü o satırlarda sen varsın,
ve ben,
sana dokunamadığım her geceyi
bir devrim saydım içimden.
Beni bana bırakma yar,
çünkü dışarıda hâlâ karanlık,
ve ben,
bir mum gibi yanıyorum bu betonun içinde.
Ama inan —
bir gün,
bu yangından geçecek sesim.
O gün,
sokaklar seni konuşacak yeniden,
ve ben,
bir halkın kalbinden doğacağım tekrar,
senin adınla…
Kadir TURGUT
5.0
100% (2)