10
Yorum
44
Beğeni
0,0
Puan
581
Okunma
Daralan yollar ardında,
esmer yağmur taneleri,
İpince çığlığın terli akşamı.
yıpranmış kaldık,
ezgin ve buruk geçilmiş sulardan..
Ölü çocuk düşleriyle büyüyen gölgeler,
dilsiz kuşlarla gidersin,
ardından ben giderim,
ırmaklarca akıp boşluğun sepia’sına.
sessizliğe asılır kanayan aynalar,
yetim kalmış sesler..
Ey heybetli dağların feri sönmüş yıldızı,
göğüme bağıran sabahın yarısısın,
hüzünlü sağanaksın.
Seni susuyorum en buğulu yanımın sel çanağına.
Kal!
Gözlerime üşüyen suların ıslaklığıyla,
bir yaranın teniyle biraz da.
Ki, ölmek kıyılara
haklı kavga taşımak.
Yanaş, dağılmış gazel gülleriyle;
gün bir orman gürültüsünde şiir türküsü.
Daralan yollar ardında
susmanın uzağına oturdu çadırlar
mahmur özlemlerin yakarışında
usul usul zamanın kül yatağı.
Ölüm büyüyor
ben küçülüyorum
giderek uzaklaşıyor içimdekiler.
İçimde yaramaz çocuk,
yüzüme vuruyor dünya,
gözyaşımda akıyor
tenezzül ayrılıklar.
Bir su kırığı gibi sürülür içimde gece;
yüzüme değen her gölge, gecikmiş bir ürperti.
Camdan üşümeler giyinmiş dallarda, dünden kalmış kristal kaygı.
Ruhumun kabzasında donmuş hiçlik senfonisi,
Göz kapaklarımda sonsuzluğun tozuyla yoğrulmuş rüya kumsalı.
Gözyaşı, bir nehirde eriyen son bakır.
aynalar içimde kanar ve parlar.
Yorgun suların dibine gömülmüş bir fener
ışığıyla sessizliğin akşamını boyar
....