2
Yorum
15
Beğeni
5,0
Puan
151
Okunma
Bir ağıt yak gökyüzüne, duyur sesimi de,
Kuşlar da kanadı kesip sarsın gövdesini.
Gözyaşlarımı serp toprakların sinesine,
Yer yüzümüz de hissedip ağlasın benimle.
Dağların doruğunda ateş bulsun çığlığım,
Taşlardan süzülsün yangınlardan hıçkırığım,
Nehrin suları çılgınca köpürsün kederle,
Her damlası akıp gitsin öksüz bir gidişe.
Bir çocuğun gözbebeğinde görünsün acım,
Sahipsiz ney dile gelsin, anlatılsın sırrım.
Her nağmede çınlasın kaybolan kısık sesim,
Her susuşta gömülsün hatrıma ezgilerim.
Kervanlar geçmesin artık ağaçsız ovadan,
Tüten ocaklar sönsün, duman çıkmaz yuvamdan.
Köylerin yollarına ağır sessizlik çöksün,
Her dost kapısı önünde yalnızlık diz çöksün.
Küllerle örtülmüş kandiller yanamaz artık,
Dualar da boğulur dilimdeki bir çığlık.
Yetim eller semaya titreyerek uzansa,
Gökyüzü kördür, kulak da vermez bu ağıda.
Toprağın nabzında çürüyen bir ninni uyur,
Her mezar taşında yarım kalmış söz duyulur.
Ve sessizlik, en keskin bir hançer gibi iner,
Ağıtlar gömülür; kalpler yara ile biter.
5.0
100% (4)