1
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
125
Okunma

Yıkık duvar içinde, çırpınır kimsesizim,
Gözümde donan yaşlar, taşlara çarpıp akar.
Her nefeste daralır, soluksuz kalır hevesim,
Ümitten eser kalmaz, geceler içre yanar.
Beni sürgün eden bu, perişan gölgesizim…
Yıkık duvar içinde, çırpınır kimsesizim.
Karanlıkta kaybolur, ayak izim gecede,
Her adımda yankılan, boşluklardan feryâdım.
Savrulurum rüzgârla, taşlar gibi secdede,
İçimdeki çığlığı, söyleyemez irâdım.
Zincirlenmiş gönlümde, pas tutar ümid sede…
Karanlıkta kaybolur, ayak izim gecede.
Çekilirken önümden, yolların ihtişâmı,
Kapanır ufkum yine, kanla dolmuş perdelere.
Her umut kırılırken, büyür gamın devâmı,
Kilitlenir gönlümün, kapıları derdlere.
Yoktur bende tesellî, yalnızlık ihtirâmı…
Çekilirken önümden, yolların ihtişâmı.
Kandiller sönüp gider, gece basar haneme,
Gözlerimde çoğalan, bir cehennem korudur.
Yanık sesler savrulur, düşer hasret canıma,
İçimde bir inilti, sessizliği boğudur.
Çöker gölge üstüme, zincir vurur sineme…
Kandiller sönüp gider, gece basar haneme.
Kırık mızrab elimde, telime dert dökülür,
Her nağmesi gözyaşı, her sesi kan gibidir.
Gönül sarhoş hezeyân, susunca da bükülür,
Sürgün olmuş kalbime, tek adres gam gibidir.
Aşkı yakıp kül eden, hicrân ateşi gülür…
Kırık mızrab elimde, telime dert dökülür.
Aynalarda kaybolur, bir zamanın simâsı,
Ne kaldıysa silinir, geçmiş olur bir hayâl.
Çöker üstüme yine, çöl gecesi sevdâsı,
Kapanır bütün yollar, savrulur her ihtimâl.
Kül eder hatırayı, gurbetin sedâsı…
Aynalarda kaybolur, bir zamanın simâsı.
Çarmıha gerilmişim, dermanı yok bedenim,
Damarımda dolaşan, buz kesilmiş kanımdır.
Sözlerim de yetmez ki, anlatsın derdedenim,
Gözlerimde kaybolan, bir yıldız ki yanımdır.
Çekip aldı gökyüzü, solmuş ışık hecenim…
Çarmıha gerilmişim, dermanı yok bedenim.
Kuyuya düşen sesim, yankı olur da susar,
Göğe çıkar çığlığım, dağlar taşar bu dertle.
Yorgun kalbin iniltisi, göçük altında basar,
Kör geceler yutarak, kaybolur hep firkatle.
Üstüme gömülürken, taş kesilir her duvar…
Kuyuya düşen sesim, yankı olur da susar.
Üşüyorken kalbimle, bir garip yolcu gibi,
Üstümden geçip gitti, rüzgârların ayazı.
Savrulurken içimde, bin yanık korcu gibi,
Bastı üzerime gam, kapattı gece yazı.
Tükendi nefeslerim, sürgünüm sonsuz gibi…
Üşüyorken kalbimle, bir garip yolcu gibi.
Kapanır defterim de, kalmaz elde satırlar,
Yorgun kalem ağlar da, mürekkebim tükenir.
Son bakışta sönerek, yıkılırken hatırlar,
Sürgün ömrüm çekilir, gurbetimle bükülür.
Gömülür kalbim yine, mezar olur satırlar…
Kapanır defterim de, kalmaz elde satırlar.
Zincir vurmuş sineme, çözülmüyor bu bağlar,
Kara duman yükselir, yanar bütün seherim.
Her köşemde hüsrân var, sağım solum dağlar,
Yalnızlığa düşmüşüm, tükeniyor neferim.
Üstüme çökse dünya, söner mi ki sevdâlar?
Zincir vurmuş sineme, çözülmüyor bu bağlar.
Yollarımı tutuyor, pusularla hicrânlar,
Kervanımda ses yoktur, susmuş bütün çanlarım.
Çölde yalnız kalmışım, yol sorarım sultanlar,
Bir nefese muhtaçtır, kavrulmuş olan canım.
Çaresizliğim yazar, alnıma hep isyânlar,
Yollarımı tutuyor, pusularla hicrânlar.
Gam dikenleri sarar, içimdeki bağçeyi,
Bülbül öter sanırsın, oysa feryâttır sesi.
Gözyaşımda büyütür, ayrılığın gerçeği,
Her hecede inleyen, hicrân oldu nefesi.
Kör talihim kapatır, ümidimin gerçeği,
Gam dikenleri sarar, içimdeki bağçeyi.
Bir yanardağ gibiyim, suskunluğum kan tutar,
İçimde patlayacak bin fırtına gizlidir.
Gece sorma sabahı, karanlıklar yol tutar,
Gönül defterim yanar, satır satır izlidir.
Her adımda düşerim, içimden kin kan tutar,
Bir yanardağ gibiyim, suskunluğum kan tutar.
Kara taşlar örülür, önümdeki bu yolda,
Ayağımda zincirler, çeker beni dipsize.
Her nefeste yorgunum, düşmüşüm tek kolda,
Sesim kaybolup gider, yankılanır sessize.
Sürgün gibi yürürüm, fırtınayla bu yolda,
Kara taşlar örülür, önümdeki bu yolda.
Bir serap ardındayım, yetişmiyor ayaklar,
Ufuklarda kaybolur, yanık hayâl izleri.
Gönlüm çölde susuzdur, tutuşuyor dudaklar,
Gecenin koynundadır, ağlayan yıldızları.
Her sabahım donuktur, üstümde buz ayaklar,
Bir serap ardındayım, yetişmiyor ayaklar.
Hasret okyanus olur, boğar bütün rüyâmı,
Çırpınırım içinde, dalga vurur gönlüme.
Yakar közler içinde, söndürmez hiç suyamı,
Hançer gibi saplanır, ayrılık her ömrüme.
Kimsesizlik büyütür, ölüme dair yâmi,
Hasret okyanus olur, boğar bütün rüyâmı.
Kefen gibi örtülür, ufkumdaki karanlık,
Her yanımda zincirdir, kurtulmaz elim ayağ.
Yolum kaybolup gider, sanki bitmez bir anlık,
Gölgelerle sarılır, üstümde gece doymaz.
Çekip götürür beni, kanlı rüzgâr bir anlık,
Kefen gibi örtülür, ufkumdaki karanlık.
Zaman diken misali, yüreğime saplanır,
Her saniye kan akar, yaraları derindir.
Derman diye koşarım, o da benden saklanır,
Bir teselli bulmamış, kalbim yine yerindir.
Ölüm bile susuyor, hasretimde saklanır,
Zaman diken misali, yüreğime saplanır.
Son baharım dökülür, yaprak gibi sararır,
Rüzgâr savurur beni, köksüz kalmış dal gibi.
Her mevsimden kan akar, gönül ömrüm kararır,
Kül olmuş bir ocaktır, küsmüş yanar hâl gibi.
Son nefesle susarım, ardımda iz ararır,
Son baharım dökülür, yaprak gibi sararır.
Yıkık duvar üstünde, yankılanır feryâdım,
Taşlara sinmiş acı, kanla yazar adımı.
Her seherin sabahı, katran gibi murâdım,
Kapanmayan yaradır, delik deşik yudumum.
Gözlerimden taşarken, iç kanıyla hicvâdım,
Yıkık duvar üstünde, yankılanır feryâdım.
Kör kuyular çağırır, düşerim hep derine,
Her basamak tutuşur, ateş dolar içime.
Gece gündüz çürüdüm, zincir vurdu belime,
Kalkamazken susuzluk, hançer saplar göğsüme.
Bin yıllık sürgün gibi, yazıldım bu çölüne,
Kör kuyular çağırır, düşerim hep derine.
Fırtınalar boğuyor, nefesimdeki sükûn,
Çığlık olur her hece, karanlıktan doğan ses.
Tutuşuyor kalbimde, köz üstünde bir zebûn,
Zincir gibi sarıyor, ayrılığın çemberi.
Çâre bilmez hekimler, çözülemez bu düğüm,
Fırtınalar boğuyor, nefesimdeki sükûn.
Ateşlerden bakıra, dökülüyor her nefes,
Kül olmuş bir ocakta, kayboluyor hatıram.
Yıkılsa da göklerim, söndü umut heves,
Karanlıkta savrulur, can evimde yangınlar.
Çekip gider ardımdan, küskün kalmış bir heves,
Ateşlerden bakıra, dökülüyor her nefes.
Gecenin koynundadır, zincirleyen bir sancı,
Her kıvılcım büyürken, kor ateşten iz olur.
Yüreğimin harında, savrulurken bu hancı,
Tükeniyor sesimden, çığlık gibi söz olur.
Gözlerimde taşlaşır, yıkıntılarım sancı,
Gecenin koynundadır, zincirleyen bir sancı.
Yalnızlığın gölgesi, üzerime kapanır,
Soğuk mezar gibidir, bu kimsesiz odalar.
Bir kefen misâlidir, ellerimden tutanır,
Çöker üstüme gece, sarar beni duvarlar.
Sürgün gibi yaşarım, kalbim ellerde yanır,
Yalnızlığın gölgesi, üzerime kapanır.
Kapanmayan defterdir, yazılmış her hicrânım,
Sayfa sayfa kanayan, satırlarda esirim.
Bir derman aramadım, kaybolmuştu vicdânım,
Gözlerimden taşarken, sanki tufan kesildim.
Her yıkılış ardında, yeniden doğmaz canım,
Kapanmayan defterdir, yazılmış her hicrânım.
Bir kıyamet gibidir, çöker üstüme gece,
Dağlar bile yanıyor, alev almış taşlarla.
Her nefeste yanarım, zincir çekerim hece,
Söndürülmez ateşim, sarar bütün yollarda.
Kara yazı kazınmaz, alnıma sürgün hece,
Bir kıyamet gibidir, çöker üstüme gece.
Yorgun kanat içinde, çırpınır bir kuş gibi,
Gözyaşına bulanır, gecelerin son demi.
Her bakışım donuktur, ölüden susuş gibi,
Çaresizlik büyütür, içimdeki matemi.
Kalbimden taşar yine, kırık dökük bir dizi,
Yorgun kanat içinde, çırpınır bir kuş gibi.
Sonsuzluğa sürülmüş, gamla yanar yüreğim,
Her nefeste kırılır, bir dağ gibi omzumda.
Karanlıkla çevrilmiş, kanla dolar heceğim,
Gözyaşımda gizlenir, mezar taşı yolumda.
Sürgün gibi sürülür, dağıtırlar dirliğim,
Sonsuzluğa sürülmüş, gamla yanar yüreğim.
Fatih Dişbudak
5.0
100% (1)