0
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
138
Okunma
Dudaklarında yarım kalmış bir cümlenin
kırıntıları var,
ben onları toplarken
parmak uçlarımda çoğalan bir deniz buluyorum.
Hiçbir atlas göstermiyor
seninle aramdaki mesafeyi;
çünkü yollar değil,
yutkunamadığım harfler ayırıyor bizi.
Bir gün,
kendi bedenimden sökülüp alınmış
bir melodi gibi yürüyeceğim üzerimden.
Belki o zaman
tutup kaldırırım yere düşmüş göğü.
Bak,
ufuk bile ısırılmış ekmek gibi duruyor
sen gideli.
Ve ben hâlâ,
kimin ağzında çoğaldığını bilmediğim
bir sessizliğe pay ediliyorum.
Her sabah
avucumun içinden dökülen ışığı
dizlerimde biriktiriyorum,
ama hiçbir gün
tamamlanmış bir şarkıya dönüşmüyor.
Senin yokluğun
yeni doğmuş bir çocuğun
ilk çığlığı gibi keskin,
herkes işitiyor onu
ama kimse
nereden geldiğini bilmiyor.
Ben biliyorum,
çünkü her gece
kaburgalarımın arasında
kımıldayan o sesle uyuyorum.
Kendi içime gömülmüş bir mevsimim ben,
bir türlü açılmayan
ve çürüdükçe kokusu artan bir bahar.
Her yaprak
göğsümde yeni bir yara açıyor,
her yara
başka bir yüzünü fısıldıyor bana.
Biliyorum,
hiçbir zaman iyileşmeyecek
bir boşluğun içinden bakıyorum hayata.
Orada senin adın,
henüz kimsenin söylemediği bir kelime gibi
durmadan büyüyor.
5.0
100% (1)