0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
78
Okunma
Düştüm karanlığa, gece kuyuya,
Sesim yankılandı taşın koynuna.
Gözlerimde korku, dilimde dua,
Bir Yusuf bekledim, sabrın yoluna.
Karanlık derindi, sesler sustu hep,
Toprak bile bana kucak oldu tek.
Bir umut kalmıştı, ince bir direk,
Göğe yükselirdi gözümde melek.
Zaman ağır aktı, bir ömür gibi,
İçimden doğurdu sabrın gölgesini.
Gözyaşım su oldu, içtim kendimi,
İçimde çoğaldı gizli bir sesi.
“Ey gönül” dedi o, korkma, yürü, dur!
Her düşüş bir arınma, bir yeni huzur.
Geceden sabaha bir adım olur,
Kuyudan geçince insan aziz olur.
Toprağın kokusu şifa gibi bal,
Yalnızlık içimde bir hoca misal.
Ne acı kalır ne kırık bir hal,
Ateşten arınır demir gibi kal.
Gözlerimde yeniden parladı seher,
Kuyu bir beşikti, bana düşer yer.
Bu düşüş aslında bana bir değer,
Aziz kılan şeydi gönlümdeki der.
Bir yıldız süzüldü gecenin içinden,
Kuyum aydınlandı o parıltıdan.
İçimden dedim ki: “Çıkış buradan,
Her karanlık biter, nurla yarından.”
Çığlığım dua oldu göğe yükseldi,
Gönlümdeki pası tek tek temizledi.
Kuyu bir zindan mı, yoksa mescidi?
Sorarken buldum en hakiki beni.
Bir el uzandı, geceden beyaz,
Beni çağırdı: “Gel, burası saz.”
Anladım ki bu hâl bana bir niyaz,
Düşmekmiş aslında yüceliğe her yaz.
Kalktım içimdeki karanlıktan ben,
Kuyuyu taşladım yüreğimden.
Yusuf’ça bir iz kaldı derinimden,
Karanlık eridi nurun önünden.
Artık anladım ki düşüş de lütuf,
Kuyuya inmekmiş başa yazı tuf.
Karanlık aslında bir sabır motif,
Beni bana gösterdi o Yusuf.
Şimdi susuyorum, bekliyor gece,
Bir sonrakine söz düşer hece hece.
Bu yolun başıdır, bir ilk sevinççe,
Yol uzar, aşk çağırır bir sonraki gece.
HABİB YILDIRIM / BÂİN-İ ADLÎ
(13 Eylül 2025)