0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
72
Okunma
Gece çökmüştü. Sokak lambaları titrek yanıyor, duvar diplerinde uzun gölgeler uzayıp kısalıyordu. Elimde kalan tek sigarayı paketten çıkarırken bir an durdum. Sanki o kâğıt parçasına sarılı tütün değil, bütün geçmişim vardı içinde.
Çakmağı çaktım. Alevin ucunda bir anlığına kendi yüzümü gördüm. Yorgun, kırışmış, içi dolu bir yüz… İnsan yıllarca sustu mu, kelimeler boğazında taş gibi birikir. Ben de çok şey sustum.
Dudaklarımda yanmaya başlayan duman, içimdeki boşluğa karıştı. Çektiğim her nefes, yılların yükünü hatırlatıyordu. Kahkahalarım vardı başkalarının yanında, ama kimse görmedi geceleri penceremin ardında nasıl çöktüğümü.
Bir ara gülümsedim. Çünkü hep öyle bildiler beni: Gülen adam. Oysa gülen yüz, gözyaşını en iyi saklayan maskeydi.
Sigaradan son nefesi çektim. Duman havaya değil, sanki anılarıma karıştı. Babamın sert bakışları, gençliğimin pişmanlıkları, yarım kalmış sevgilerim… Hepsi birer gölge gibi önümden geçti.
İçimde bir ses fısıldadı:
“Bitti. Yalnızca bu sigara değil, sakladığın her şey de bitti.”
Küllüğü aramadım. Parmağımın ucunda yavaş yavaş söndü.
Ve ben ilk kez, dumanın ardından değil, kendi içimden gördüm kendimi.
O gece, son sigaramla birlikte sustuklarımı da gökyüzüne bıraktım.
Yusuf Ak (Yusâver)