0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
77
Okunma
Kendi sessizliğimde büyüyen bir şarkı var,
gözlerimin ardına gizlenmiş, kimselere söylenmemiş.
Ne zaman bir tebessüm denesem yüzümde,
altında saklanan yaralar ağır ağır kendini hatırlatıyor.
Kalbim, başkasının duymadığı bir sızıyla çarpıyor,
dışarıdan görünenle içimde yankılanan
birbirine hiç benzemiyor.
Bir zamanlar yanımda duran yüzlerin gölgeleri,
şimdi sadece anıların loş sokaklarında geziniyor.
Kelimeler yarım kaldıkça,
suskunluk daha çok büyüyor içimde.
Kimse fark etmese de,
her adımımda biraz daha eksiliyorum,
ve bu eksilişin adı: yalnızlık.
Geceler, karanlığın kendisinden daha koyu,
çünkü karanlık sadece ışığı saklar,
ama geçmiş, insana nefes aldırmayan zincirler örer.
Her saat, bana unutturmayan bir parça acıyla akar,
her sabah, umudu taşımakta zorlanan yorgun bir gün getirir.
Ne pencere açılır içime ferahlıkla,
ne de kapılar çalar yüzüme dostlukla.
Yine de ayakta duruyorum,
çünkü düşmek istemeyen kalplerin kaderi budur:
acıya rağmen yürümek, yüke rağmen taşımak.
Belki de bu yüzden buruk olan kalbim
hala yaşamın en gerçek yanını hissetmeyi sürdürüyor;
ihaneti, kaybı, sessizliği…
ama aynı zamanda insana tutunacak son umudu da.
Kalbim buruk, evet;
ama bu burukluk bana unutmamayı öğretiyor:
dostluğun değerini, vefanın ağırlığını,
ve bir insanın diğerine dokunurken taşıdığı
o görünmez sorumluluğu.
Biliyorum, her acı iz bırakır;
ve o izler, hayatın en yalın gerçeğini yazar:
yaralı kalpler daha derinden sever.
Yusuf Ak ( Yusâver)