5
Yorum
22
Beğeni
5,0
Puan
457
Okunma

(uzak şeyler konusundaki uzmanlığım
hâlâ devam ediyor)
tuhaf rüzgârlar dökülüyor üzerime, tuhaf
hislerin ıslaklığında kayboluş sanmıştım bunu önce
meğer dünyanın dışına fırlatılmışım
duvarlardan yeni kurtulmuş bir fikir tarafından bulunmuşum
çırılçıplakmışım, hiç sözcük yokmuş üstümde
meğer seslerin sönüşü ondanmış
“kimse farkında değil,
derinlik çok yalnızlık çekiyor”
demiştim ıssızlığımızla ilk tanıştığımız gün
o gün elinde bir kitap vardı, yüzün asıktı
Camus’nün Yabancı’sı dedin “Meursault”
beni ona benzettiğini söylemiştin, üzülmüştüm
dün gibi hatırlıyorum ellerimden ilk kopuşunu
ellerim bir ressamın düşlerinden ödünçtü
suyun kırılışını çağırdım
suyun kırılışı aynadır
kendime baktım o aynada; ilk kez o gün fark ettim
yalnızlık çeken şeyin derinlik olmadığını
yalnızlık çeken şey; kimseye
gösterememekmiş kafanın içindeki parçalanışı
“ben kitaptaki o adam değilim”
diye bağıra bağıra koştum arkandan
duymadın, duymadın
yangınlar çıktı duyulmazlığın tarlasında
ıstırap iyi ve ketum bir devlet memuruydu
yine geç kalmamıştı randevusuna
onca üstün başarı belgesi birikmişti çekmecesinde
hak etmişti aylıkla ödüllendirilmeyi
bu üşüdüğüm şey, bu titrediğim, bu tuhaf
incinişiymiş sarıldığım iklimlerin
duyulmamak, ah tam da buydu demek istediğim
duyulmamak doğanın en acı intikamı
biliyorum, çürümüş insanların kokularından
kitaplığımdaki savruluştan biliyorum artık
sözcüklerin neden dudaklarımda öldüğünü
tuhaf rüzgârlar, tuhaf hisler, tuhaf yolculuklar
bir süre Bitlis’ten, Tatvan’dan, Mutki’den
Manisa’ya doğru paralel gittikten sonra düşmek
geri veriyorum o ressama ödünç aldığım düşü
gizli kurulmuş bir ülkede buluyorum kendimi dünyanın çok dışında
çocukluğumdaki mahallenin bütün masum
ve büyüdükçe hiçliğe savrulmuş kızları orada:
Zehra, Nilüfer, Aynur, Şevval, Gülcan ve Roja
tek sen yoksun, sordum nerede olduğunu
tanıdık yabancılar arasında kalmışsın
suyun kırılışını çağırmışsın, gelmemiş
5.0
100% (2)