9
Yorum
39
Beğeni
4,9
Puan
2364
Okunma


(Zeyno bu yüzyılın neresindedir, bilmiyorum
Onu kaybettim bu kalpsiz yüzyılın içerisinde
Ama eminim ki ayaklarını suya sarkıtıyordur şu anda
Bu onun için sonsuzluk kadar güzeldir)
bunlar yazıyordu çocukluğundan gelen
ve henüz düş hakkı kullanılmayan bir mektupta
“anlar ve sonsuzluk” tan bahsediyoruz o sırada
Zeyno, Zeyno’nun elleri ve ben
anlar sonsuzluğun parçacıklarıdır diyorum
veya sonsuzluktan düşen parçacıklardır
yeniden eline alıyor mektubu, kokluyor
“bir de” diyor Zeyno, bir de;
sonsuzluk bir şiirin içinde koşan ölümsüz atlardır
sonra gözleri doluyor ve ağlamaya başlıyor birden
çünkü hatırlayış ırmağından geçiyoruz bir salın üstünde
anımsamıştı kendisinden söz edildiğini uzak şiirlerin birinde
“kim bilir hangi yüzyılda ayaklarını suya sarkıtıp
yıldızları izliyordur şu an” diye yazılmıştı son dizelerde
öyle yazılmıştı ve kaybolmuştu yüzü
o gün uğramamışlardı Zeyno’ya yüz ifadesi işçileri
ve atlar öyle çok koşmuşlardı ki
ah o ruhsatsız atlar, anlamın hızlı koşucuları!
insanın içine yağmur yağıyor böyle olunca
gelip yanımıza oturuyor tanrı taklidi yapan zaman
zaman; o kirli kumaş
yıkandıkça daha çok kirlenen
kuşatılmış sokakların arasından geçiyor ırmak
biz sulardan sesler toplayan o salın üstündeyiz;
Zeyno, Zeyno’nun bilinçaltı ve ben
farkında değil, ayakları ve kalbi suya değiyor
az sonra eskimiş evlere götürüyor bizi ırmak
pencerede bir kadın begonvillerle konuşuyor
hemen dibinde yaşlı bir çocuk duvara dayanmış
kadın çocuktan yarım asır büyük
hem kadına bakıyor hem de duvara dayanmış
ben yosunlarla kaplı bir kayaya dayanmaktayım
Zeyno sırtımda taşıdığım bıçak izlerine dayanmakta
bütün bunlar gerçek bir hikâyeye dayanmaktadır
bütün bunlar, ah! hikâyenin başkenti olmalı
avuçlarımızda taşıdığımız şu ütopya
bütün bunlar sevgi diyorum Zeyno’ya
önce gülümsüyor sonra mektubu elinden fırlatıp;
ya onlarınki diyor, onlarınki ne!
öfkeleniyor, öfke yakışıyor ona
kapıları kırıp; postalları, kar maskeleri
ve silahlarıyla girmişlerdi içeri
bir baba bağırmıştı: kızımı öldürdü!
kızımı öldürdü, kızımı öldürdü! kızımı öldürdü!
herkes gördü ama kimse görmedi
kızları katledilen babalar artık bağırmaktan yapılmıştır
kızın saçlarında son bakışa yüklenmiş bir hoş çakal
ve kısa cümleler kurmak için kullanılan çiçekler uçuşuyordu
(Lütfen galoş giyer misiniz?)
(Dilek, ölüm, katiller ve galoş)
öldürmek!
buydu onlarınki
sonra şuydu: kin ve nefretin saltanatı!
insan kavramını parçalayacak bir güce sahip oldukları için
tanrıya şükredenlerdir onlar
Zeyno’nun göğsüne ağrı giriyor “hatırlamaktan”
sulara karışıp giden mektubun arkasından bakıyor
sonsuzluğa karışıp giden sesleri ıslanmış mektubun
kim bilir hangi yüzyılda
zaman bükücü bir şair karşılayacaktır onu
5.0
94% (16)
4.0
6% (1)