0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
77
Okunma
Ne senden bana rükû kaldı,
Ne benden sana kıyam.
Zamanın ırmaklarıyla
Sustu her eski selam.
Bir dua gibi başlamıştık,
Secdeye sığmaz bir niyetle.
Kırıldı aşkın mihrapları
Bir kelimeyle, bir heceyle.
Kalbim bir vakit mukaddesti,
Adını anmakla uyanırdı.
Artık neye niyetlensem
Bir yarım kalış utanırdı.
Gözlerinde bir cami vardı,
Sükûtla dolu minberin.
Ben ezanı bekledim hep,
Sen çoktan çıktın seherin.
Kafileler geçti içimden,
Seninle başı çekti biri.
Sonra herkes indi durakta,
Yalnızlığım kaldı geri.
Hicret ettik aynı günden,
Farklı vadiler, ayrı yön.
Sen gül sustun, ben kül oldum,
Ne yaz ne bahar, hep kışım ben.
Bak, vakit yine akşam ezanı,
Gökyüzü giyinmiş murdar renk.
Bir zamanlar omzun olurdu
Duasız geceme sığınacak denk.
Artık kelimeler yetmiyor,
Varlığın yok, sesin eksik.
Birbirimize hakkımız yok,
Ama hâlâ içimde teksin.
Sana dair ne varsa içimde,
Ya yakarım ya saklarım.
Bundan sonra sadece selam,
Onu da uzaktan yollarım.
Ne beddua, ne de dua
Dilimde kalan sana dair.
Sadece içli bir "olsun"
Geçmişin önüne serilir.
Sırat gibi bir çizgiyiz artık,
Geçilmez, dokunulmaz, ince.
Ne senden bir adım gelir,
Ne benden bir harf gidince.
Kimi sevsek yarım kalırmış,
Kimi beklesek geç gelirmiş.
Senli dualar eskimiş şimdi,
Namazlar bile sessiz dermiş.
Ben seni en çok sustuğumda sevdim,
En çok da sustuğum için kaybettim.
Birlikte susmayı bile bilseydik
Belki de cenneti keşfederdik.
Ama yok…
Ne senden bana rükû kaldı,
Ne benden sana kıyam.
Görüşsek bile bir gün,
Bundan sonra sadece selam.
HABİB YILDIRIM / BÂİN-İ ADLÎ
(6 Ağustos 2025)