1
Yorum
9
Beğeni
0,0
Puan
202
Okunma

vaktiyle söz kudret sayılırdı,
bir yürek dolusu susmak,
bin neferin feryadından ağırdı.
ve ben...
bir suskunluğa mühürlenmiş yiğittim,
bir tek o kaldı bana,
bir tek susmam.
haykırmadım,
sanmasınlar ki korkudan,
ben ki korkuyu diz çöktürmüşüm gecelere.
lakin susturdular beni,
demirden kelimelerle,
yasla örülmüş duvarlarla.
oysa ne çok severdim konuşmayı
bir sofra başı gibi kurardım cümleleri,
her harf, dosttu,
her kelime, sırdaş.
ve dinlemek...
gönül kulağımın bildiği en eski duaydı.
şimdi içime konuşurum,
sözlerim sürgün yollarda.
sordum...
kime mi?
yıldızlara,
göğe,
toprağa...
sorularım havada kaldı,
cevaplar yetim doğdu.
tıpkı bir barak ağıdında
sözlerini anlamadığımız ezgiler gibi.
anlayamadık...
sormadık da.
utanır gibi sustuk.
bir türküye el uzatamadık,
dili kan,
yüreği gümüş olsa da.
sevdik...
ama sevmenin kendisini bilemedik.
sevdiğimizin ne olduğunu
ancak kaybettiğimizde bildik.
gereksiz gülüşlerde boğuldu hakikat.
oysa ağıtlar ne çok şeyi fısıldardı
gelinlere, beylere,
sürgünlere ve terk edilenlere...
sevdiklerimiz,
yapamadıklarımızla şekillendi.
saymakla bitmezdi içimizdeki yangın.
ve hep bir yanımız eksik kaldı.
hep eksik,
hep yarım...
diller tutuldu,
yürekler taş kesildi.
biz soramadık,
onlar da susarak gitti.
susturulduk.
hem de gönüllü bir mağlubiyetle...
şimdi yitik bir çağın çocuklarıyız.
eksiklik içimize sinmiş,
eksiklik her şeyimizde.
gidenin ardından
iyiydi demek bir tür avuntu.
severdim konuşmayı...
severdim gülmeyi...
severdim insanı,
canımı verecek kadar!
onlar ki insandı gerçekten,
gözümle gördüm eskilerde.
ama sonra...
sırtımdan saplandı kelimeler,
yeminler birer yalandı.
ve ben anladım,
artık korkuyorum
sevmekten,
insandan,
konuşmaktan...
hele o konuşmasını bilmeyenlerden
korkmam, utanırım.
özlüyorum konuşmayı,
ama sadece susuyorum artık.
bir suskunluk kaldı bana,
ve o suskunluğun öğrettikleri...
*
Mehmet Demir
14720