1
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
148
Okunma

Susmayı öğrendik önce
konuşsak kırılırdı her şey
bir zambağın yaprağındaki ince damarda
sakladık cümlelerimizi,
Bir aşk vardı elimizde,
neye benzediğini kimse bilmedi
ama herkes yandı onunla
biraz rüzgâr, biraz kül,
biraz da eksik anlatılmış vedalardan ibaretti.
Pencerede mor bir ışık yanardı her akşam
bir çiçek sarkardı saksıdan
adı yoktu...
belki de vardı ama
kimse soramadı ona
Biz, o çiçeği seviyorduk
çünkü o da bizim gibi
yeri yurdu belli olmayan bir özlemdi
Bir gün...
zambaklar solmadı,
yalnızca başını eğdi
küsmedi birine
kırılmadı aşka
ama insanlara olan inancı
bir sabah çiğ tanesiyle birlikte kayboldu toprağa
paçalarından ihanet akan bir neslin ortasında,
ihanete küsmüş, aşk kokulu zambaklar gibi sustuk
düştük sonra
her şey sıradanlaştı:
saatler, caddeler, kitaplar
ve "gelirim" diyen ama gelmeyen o uzun cümle
Küskün zambaklar işte böyle büyür
kökleri suskunluk
yaprakları kırgınlık
çiçekleri
bir daha kimseye açmamak üzere
kapalı kalır.
5.0
100% (4)