0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
67
Okunma
Sükût...
Bir yıkım gibi çöktü üzerime.
Ne bir nida, ne bir hece
Sadece hüzün ki o da Allah’la konuşur içimde.
İçimde sustu kelâm-ı zebân.
Karanlığın en derin noktasında
Bir ışık gibi doğmadın bana,
Zira sen
Zulmette bile sessizliği öğretensin.
Ben sustum,
Ve sen işte o anda konuştun.
Aşkın ilk harfi bir sükûttur,
Bunu bilmeyen neyi sevebilir ki?
Bir gözyaşı gibi düştüm secdeye,
Her damlada bir yakarış vardı:
"Yâ Hû... yâ Bâkî... yâ Latîf..."
Kalbim bir harabeye dönüştü,
Lâkin içinde hâlâ senin adın yankılanır.
Her harabe, mabet olabilir mi?
Evet, eğer içinde hüznün sükûtu varsa
Sükûtum, sadâdan daha canlı.
Bana bir tek suskunluk yeter,
Çünkü hüzünle yoğrulmuş bu sessizlik
Bir duadır aslında,
Konuşanların bile anlayamayacağı.
Geceleri dinledim,
Yıldızları değil
Karanlığın içindeki suskunluğu.
Ne çok söz öğrendim,
Ama en anlamlısı: Sükût
Zira o,
Her şeyin aslıdır.
Sükûtun da bir secdesi olur.
Lâkin o secde sessizlikle tamamlanır.
Hüznüm ne gam,
Varsın olsun…
Onunla öğrendim;
Hiçbir şarkı,
Bir iç çekiş kadar yakmaz kalbi.
Ben artık söylemiyorum,
Çünkü söz yetersiz,
Ben artık sadece susuyorum:
Bu sükût,
En gür duaları taşır Allah’a.
Kalbim,
Sessizliğin en dokunaklı tercümanıdır.
Ve işte…
Bu sükûtta gizlidir aşkın en safı,
Bu hüznün içinde saklıdır vuslatın anahtarı.
HABİB YILDIRIM / BÂİN-İ ADLÎ / LARDES SYMPRA
(26 Temmuz 2025)
5.0
100% (1)