0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
285
Okunma

(Bismillah der başlar yol, gönülde açılır ilk ufuk)
Bir bak, ey kalbim, toz ile yıldız arasına,
Arzdan Arş’a uzanmış ne sır var parmak ucunda!
Bir zerrede saklıyken sonsuzluğun haritası,
Gör ki gök de yere secde eder, eğer kalbin bakarsa…
İlk harf “r”dir belki rahmette saklı ismin sükûtu,
Rüzgârın sırrı rıza ile sarar varlık kokusunu.
Rüyada başlayan her hakikat, Rabbin çağrısıdır:
Ruh, bir zerredir ama ezelî yankıdır susuşun,,.
Renk renk dökülür yapraklar, sanırsın mevsim değişti,
Oysa her düşüş, bir hikmetin rahlesine eğildi.
Toprağın kalbine düşen yağmur gibi gelir fikir,
Her damla tefekkürdür, içimizde yankı bulur...
Ey gönül! Ne çok görmezsin yürüyen duaları,
Bir karıncanın duası, bir yıldızı sarsar belki!
Kıyamda bir dağ gibi durur bazen suskun bir taş,
O taş ki, çağırır seni içindeki kelâmla...
Bir çiçeğin açışı, secdeye benzeyen bir hal,
Diken bile hikmetle doluysa, güzellik neyle saklı?
Zerre kadar gururla yürüyen insan bilmez ki:
O zerre, Allah’ın muradında bir cümleye harf olur.
Gözlerin değil, gönlün görmeli bu âlemi.
Bakma bakışla, bak kalışla; kal ki anlayasın.
Tefekkür bir nazar değil, bir haldir,
Rûhuna inen yağmurdur secdeye çağıran…
Yıldızlar kıyama durmuş gibi, gece neden bu kadar derin?
Belki gökler bile bekliyor bir kalbin içten “anlam” deyişini.
R harfini koy Rabb’e en yakın yere;
Rab, Rahman, Rahîm, Rauf, Rızık… hep O’nun sırrını söyler!
Her rüzgâr, bir elçidir: Risalet taşır yaprakla,
Kimi zaman bir kulağa, kimi zaman bir ağlayana.
Karanlık, ışığın mahcup hâlidir;
Tefekkür, karanlıkta yanan kandildir.
Kendine sor, Kim yazdı seni?
Kim çizdi kaşını, gözünü, içindeki duyguyu?
Kalbinin ritmi bile bir mucize, her atışı bir kelâm,
Kim öğretti ona hayatı, kim öğretti susmayı?
Kuşların sabah ötüşü; Rabb’e varan bir selâm,
Dağların sessizliği; Tefekkürle susmuş bir ilâhi.
Denizlerin dalgası; Secdede bükülmüş bir yakarış,
Her varlık zikirdeyken, gaflette insanoğlu!
“R” harfini bir düşün:
Rüyadır, Rab’dir, rahmettir, rüzgârdır, ruh’tur.
Rıza ile gelen rihlet, en güzel gidiştir aslında.
Rabb’ine yürürken bile, tefekkürle olmalı adım.
İçimizde binlerce yıldız parlıyor fark etmeden,
Nefes dediğin şey, Rabbin “ol” deyişinin yankısı.
Yeryüzü serilmiş bir ayet, gökyüzü açık bir kitap,
Oku, ey insan, oku da secdeye var gönlünle.
Sen bir yolcusun, toprakla gök arasında,
Her iz bir işarettir, her işaret bir sır.
Kimi zaman bir karıncanın sabrı olur aynan,
Kimi zaman bir dağın metanetiyle sınanırsın...
Bil ki;
Bir yaprağın düşüşü bile rastgele değildir,
Çünkü Rabbi, her zerreye kaderini yazandır.
Sen de bir zerresin belki,
Ama içinde bütün kâinatı barındıran bir sırla yaratıldın!
Her “r” bir kapıdır,
Rü’yadan geç ruh’a, ruh’tan rıza’ya, rıza’dan Rabbe…
Her “r” bir merdivendir göğe çıkan,
Her “r” bir aynadır sana seni gösteren...
Gök ile yer arasında kalma,
Çünkü orası tefekkür makamıdır.
Orada ne ayak basar ne el uzanır;
Sadece gönül dokunur, sadece gönül…
Ey âdemin evladı!
Bir toprak tanesiydin, şimdi semaya doğru yürüyorsun,
Her adımda bir sırrı çözüyorsun fark etmeden,
Ama unutmadan, Her şey tefekkürle anlamlı...
Çünkü gök, susar… ama anlayana fısıldar.
Yer, bağırmaz… ama sabırla anlatır.
Rüzgâr, konuşmaz… ama içini okşar.
Ve Rabb… hep çağırır. Ama sadece tefekkür eden duyar…
Erol Kekeç/13.şubat.2024/Sancaktepe/İST