0
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
74
Okunma
Kurdun otağını yazgıma
Yazgın davamdı
Dava ise İslâmdı
Kutlu bir yürüyüş için hazırlık içinde
Kuzeyin Aslanları.
Gönlümde İlahi Aşk’tan dökülen bir harita var,
Rüzgârı vahiy gibi esen vadilerde,
Yıldızları seccade bellemiş gecelerde
Gönül, ne savaştan korkar
Ne ölümden ürker.
Bir cuma akşamıydı,
Uykulu bedenler içinde
Bir sancak gibi doğruldum,
Selâ sesiyle uyandı
Amik Ovası’nın suskun toprakları.
O an gök, yere indi.
Ve yer, göğe sordu:
“Bu aşkın kefareti nedir ey gök?”
İstanbul gözyaşıyla dua etti,
Anadolu boyun eğdi tevazuya,
Mezopotamya secdeye vardı.
Bağdat susmadı,
Revan titredi.
Çünkü son savaş yakındı,
Ve aşk, kılıçtan önce inerdi kalplere.
Göklü çınarın yaprakları
Kayıp hayalleri hatırladı,
Osman Bey’in kararlılığıyla
Fatih’in sebatıyla
Abdülhamid’in mahzun sabrıyla
Yürüdü cihangirler...
Siyah sancak yeniden kalktı;
İçinde binlerce secde,
İçinde İlahi sırlar saklı.
İsimsizler ordusu
Sessiz adımlarla
Yürüdü zamana doğru.
Ve aşk, en sonunda
Amik’in toprağında filizlendi.
Savaşın tam ortasında
Bir gül açtı:
Rengi, zaferin ümidi;
Kokusu, Rahman’ın nefesi.
Kudretle doğan bu sevda
Kılıçla değil
İmanla yazıldı göklere.
Kutlu zafer,
Yeryüzüne düşen bir secde oldu.
Ve biz anladık:
Zafer, bir toprağın değil
Bir aşkın doğuşudur.
Yazgı, yalnızca otağa değil,
Secdeye kurulur.
HABİB YILDIRIM / BÂİN-İ ADLİ / LARDES SYMPRA
5.0
100% (1)