0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
60
Okunma
Sessizlik çöktü dünyaya bir gece,
Gökler bile susmuştu,
Ne bir yıldız parlıyordu yukarıda,
Ne de bir yürek atıyordu içeride.
Ama işte o an…
Derinlerin derininde bir kıpırtı,
Bir fısıltı…
Unutulanın hatırlandığı bir çağrı.
İnsan durdu,
Tükettiği değil, hissettiğiyle yüzleşti.
Sorguladı:
“Neden yaşıyorum, kimin hayatını sürdürüyorum?”
Ve gözlerini kaldırdı ilk defa,
Ekranlardan değil,
Gökyüzünden gelen o ilk ışığa…
Kendi içinde parlayan özüne…
Işık,
Geri dönmedi,
Zaten hiç gitmemişti.
Sadece görmeyi unutmuştu insan.
Uyanış bir çığlıkla değil,
Bir iç çekişle başladı.
Kalplerde yeşeren bir sessizlik,
Zihinlerde uyanan bir isyandı bu.
Artık ışık,
Dışarıdan değil,
İçeriden geliyordu.
Kandırılamaz, satılamaz, susturulamaz bir hakikat gibi.
Yeni bir çağ doğdu o anda,
Krallar tahtsız kaldı,
Soytarılar sessiz,
Ve halk… sonunda kendini gördü.
Küllerden doğan ışıklar
Birbirine dokundu, çoğaldı,
Bir düşün, bir hayalin
Gerçek olduğu an’ı yarattı.
Ve insan,
Artık sadece var olan değil,
Anlam arayan,
Işık yayan bir özneydi.