0
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
156
Okunma
Biz, kendi yanlışlarımızın ustalarıyız.
İlk ateşi yakan eller, korkudan doğan gölgeleri tanrılaştırdı.
Gök gürültüsünü duydu, ona ilah dedi.
Güneşi gördü, tapınaklar kurdu.
Yıldızları seyretti, kaderini onların ellerine yazdı.
Hiçliği düşündü insan, “yokluk” dedi,
Ama yokluğu bile varlık kılığına soktu.
Tanrı’yı çizdi zihninde,
Sonra o hayali kendi üstünde hükümdar yaptı.
Cenneti umutla ördü,
Cehennemi korkuyla derinleştirdi.
Meleği, iyiliğin kılıcı kıldı;
Şeytanı, kendi karanlığının bahanesi.
Ve zaman…
Nil’in taşkınlarını ölçtü,
Güneş saatleri yaptı,
Takvimler çizdi.
Sonra kendi icadını zincir gibi boynuna astı.
Sonsuzluğu hayal etti insan;
Ama sonsuzluğu da sınırların diliyle anlattı.
Kendi yanılgısını kutsadı,
Kendi hayalini gerçeğin tahtına oturttu.
Ve uygarlıklar yükseldi, taş ve kanla yazıldı tarih:
Piramitler, saraylar, kuleler…
Ama her taşta bir yanılsama,
Her kan damlasında bir korku saklıydı.
İmparatorluklar kuruldu,
Yanlışların üzerine yükseldi,
Sonra kendi gölgelerine çarptı,
Yıkıldı, külleri rüzgâra karıştı.
Çağlar geçti, insanlar hâlâ aynı hataları tekrarladı.
Kendi yaratımlarına tapar oldular,
Kendi düşüncelerinin zincirine vuruldular.
Gerçek hata, hiçliğin hayali değil.
Gerçek hata, kendi hayallerimizi
Değişmez hakikat diye taşlaştırmamızdır.
Ve bu yanılgılar, uygarlığın tohumunu hem eker hem boğar.
5.0
100% (3)