2
Yorum
14
Beğeni
5,0
Puan
178
Okunma
Gurbet elde,
yabancı bir ülkede,
alışamadığım sokakların arasında
bir başıma yaşıyorken.
Telefon her çaldığında içim burkulurdu,
ama o gün,
o sabah,
daha derin bir sızı vardı içimde.
“Annen ağır hasta,” dediler.
Dünya başıma yıkıldı,
sıla uzaktı,
dönmek bir karar değil,
bir çırpınıştı artık.
İşleri bıraktım,
ne varsa attım vurdum, kırdım.
Koştum bilet kuyruğuna,
sırada önümde üç kişi vardı,
belki beş dakika sonra elimde olacaktı .
Ama tam o anda…
yeniden çaldı telefon.
Titreyerek açtım.
“Yetişemedin…” dediler.
Kaynar sular döküldü bağrıma.
Donup kaldım oracıkta.
Etrafımda insanlar konuşuyordu,
ama hiçbir şey duymadım.
Sen gözlerini kapamıştın çoktan,
ben hâlâ sıradaydım.
Sen, son kez yüzümü görmek istemiştin,
ama ben
bir uçağa sığamadım,
bir zamana yetişemedim,
gurbetin elleri tuttu beni anne.
Koşamadım artık.
Ayaklarım değil,
yüreğim çöktü.
Gözlerimde yaşla bindim uçağa,
ama o gökyüzü ilk defa bu kadar ağırdı.
Geldim…
Geç de olsa geldim.
Bir mezarın başına.
Bir avuç dua,
bir avuç toprakla
selamladım seni.
Sana en çok yakışan beyaz örtüyü değil,
soğuk toprağı örttüm üstüne anne.
O eller ki
beni büyüten,
üşümesin diye üstümü örten…
Şimdi onları,
ellerimle toprağın altına bıraktım.
Ne gözlerine bakabildim,
ne son kez sesini duyabildim.
Bir mezar taşı sustu benimle birlikte.
Gurbet dedikleri yalnızlık değilmiş sadece,
geri alınamayan zamanlar ve vedalarmış.
Sen beni bekledin,
ben bir bileti…
Ama zaman merhametsizdi,
ne bir annenin son arzusu,
ne bir evladın çırpınışını
dinledi.
Artık her yolculuk eksik,
her dönüş sessiz.
Çünkü;
sen yoksun artık.
Ve ben artık biliyorum:
Bir insanın başına gelebilecek en ağır şey,
annesinin son nefesinde
yurt dışında,
bilet sırasında olmasıymış.
Ama bil ki anne…
Ben hâlâ sana geç kalmanın
utancıyla yaşıyorum.
Her sabah gözlerimi açtığımda
ilk hatırladığım
senin son bakışına yetişememek oluyor.
Rüyalarımda hâlâ seni arıyorum,
koşuyorum, yetişmeye çalışıyorum,
ama hep bir sıra,
hep bir engel çıkıyor önüme.
Bazen içimden "Anne!" diye bağırıyorum,
ama sesim ulaşmıyor sana.
Mezara attığım her toprak tanesi,
içime gömdüğüm bir parçam oldu.
Sen toprağa gireli çok oldu ama
ben hâlâ seni ellerimle bırakırkenki halimle kaldım.
Bu gurbetin adı artık ülke değil,
sensizliğin kendisi oldu.
Ve inan anne…
Bazen her şeyden vazgeçip
yalnızca seni yeniden görmek istiyorum.
Bir kere.
Sadece son bir kere…
5.0
100% (2)