0
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
147
Okunma

Onurunu, gururunu…
Paraya mı satarsın?
Pula mı?
Mülke mi?
Söyle gardaş… Hangisine?
Ben bir ezanla geldim bu dünyaya,
Bir sela ile gideceğim.
Babam derdi ki:
“Evlat, arkanda mal değil,
Tabutunu taşıyacak dost, bir de şeref bırak.
Yüzüne gülen çok olucak
"Canım" diyenler, en derinden vurucak.
“Gardaşım” dediklerin, çıkarı bitince seni satacak.
“Sevda” dediklerinse…
adını unutucak.
Sustuğun,
İçine attığın,
sineye çektiğin…
çok olucak.
Ama hiçbirinde eğilme.
Çünkü bu hayat sana
Ya eğri ol der,
Ya da sus.
Ben ne eğriliği,
Ne de susmayı bilirim.
Hadisi şerifte buyurur.
haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.
Ben,
Mezarın içinde bile dik durmayı, doğru olmayı seçerim.
Çünkü eğilip yaşamak,
Dik durarak ölmekten daha ağırdır gardaş
Ve bil ki …
Ben onurumu satmam,
Şerefimi ezdirmem,
Yalnız giderim ama eğilmem.
Mezarlıkta tabutumun başında belki az kişi olur,
Ama adam gibi adamlar olur.
Benim gibi onurla yürüyen,
Eğilmeden, bükülmeden yaşayan yürekler olur.
Çoklukla işim olmaz gardaş,
Çünkü kalabalık dediklerinin çoğu,
Ya çıkarına göre yaşar,
Ya rüzgâr gülü gibi yön değiştirir.
Varsın dört omuz olsun beni taşıyan.
Ama o dört omuz da eğilmemiş omuzlar olsun!
Yeter ki arkamdan,
“Adam gibi yaşadı” diyebilsinler.
Ben alkışla yaşamadım ki,
Sessizlikten korkayım.
Ben kalabalıkla yürümedim ki,
Yalnızlıktan utanayım.
Eğriyle işim olmaz,
Doğru bildiğim yoldan ise şaşmam
Tek başıma da olsa yürür giderim.
Bana az ama adam gibi dost,
Az ama helal lokma,
Kısa ama onurlu bir ömür yeter gardaş.
Gömülürüm toprağa sessizce,
Ama dik durur adım gökyüzünde.
5.0
100% (7)