5
Yorum
34
Beğeni
5,0
Puan
372
Okunma
on ikinci ev
göğsüme inen gölge
kendi ekseninde dönen ayet
yukarıya değil,
içe katlanıyor ışık
kat kat inerken
her bölme
susan bir aynanın
görmekten vazgeçtiği suret
her sır
göze değmeden geçen
adı unutulmuş çağrının yankısı
ruhlar
sınır tanımayan ateşler
ne yere konar
ne göğe dokunur
kendi dumanında gizler yönünü
bir ruh
iki beden
aynı rüyadan uyanan iki çatlak
aynı kalbin iki sızısı
aynı duvarın öteki soluğu
yol
sırlı değil
kırılmış hatıralarla döşeli
bir omuzdan düşen yük değil
omuzun bizzat kendisidir yara
türbülans
şifa kisvesinde bir kasırga
zamana değil
kendine çarpar her dönüş
ve her çarpış
bir aynayı daha kırar içimizde
ikiz alev
karşılaşmak değil
birbirinin içinde sönmek
bir damlanın
okyanusa unutmadan karışması
kendinden vazgeçmeden bölünmesi
kavuşmak
birleşmekten daha eski
bir bütünlüğün
çok önceden bildiği
ama unuttuğu çatlak
gölge
diz çökerken ışığın altında
yüz değil, yön belirler
ve yön
kelimelerin bittiği yerdir
sır
duyulmayan bir çığlık
göz kırpmayan bir boşluk
bakışların içinden geçen
ama adı anılmayan şey
yol
hiç çizilmemiş bir harita
kalp atışıyla yön bulan
sessizlikle ilerleyen
ve yalnızlıkla konuşan
kapı
görünmez eşiğin tam ortasında
açmak için anahtar değil
susmak gerekir
ve biz
henüz doğmamış bir duanın
kabullenilmiş yankısı
cen haline bükülmüş
sancıların
sağanak dürtüsü…
Vaha Sahra
07 Mayıs 2025
00:04
5.0
100% (11)