0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
86
Okunma
Temmuz ayı, cuma günüydü.
Garip bir semtin, bahtı karalı çocuğu dünyaya gelmişti.
O daha doğmadan, kaderi ağlarını örmüştü,
Bekliyordu.
Kaderini o yazmıyordu ama,
Maalesef, hayat denilen bu tiyatronun
Başrol oyuncusuydu.
Her şeyden bir haber, günler geçiyordu.
Bir yaşına adım atıyordu.
Önünde duran uzun yılların
Neler getireceğini bilmiyordu.
Derken, günler ayları, aylar yılları kovaladı.
Üzerine giyeceği ikinci bir elbisesi bile yoktu.
Ve yıl 1992, okul yolunda ilk adımını atacaktı.
Körpe yüreğinde, küçücük dünyasında
Her şey o kadar masumdu ki.
Arkadaşları koşup oynarken, o hep susardı,
Uzaklara dalardı gözleri.
Bazen içi dolar, sebepsiz ağlardı.
Hayatı yavaş yavaş tanımaya başlamıştı.
Zenginler ve fakirler kavramı,
Öğrendiği en önemli ders olmuştu.
Ve dünyasına doğan güneş,
Yavaş yavaş sönmeye başlamıştı.
Yine günler, ayları, aylar yılları kovaladı.
Küçük çocuk artık genç olmuş, ve liseye başlamıştı.
Hayatın ona kattığı acımasızlıklar,
Yüzünde parlıyor ve o, hiç gülmüyordu.
Günlerden bir gün, yüzünde buruk bir tebessümle
Eve geç geliyordu.
Sabahları aynanın karşısına geçip süsleniyor,
Erkenden okul yolunu tutuyordu.
Çünkü ilk defa aşık oluyordu.
Onu ne zaman görse, gözleri gülüyor,
Her şeyi unutuyordu.
Bir gün yine erkenden çıkıp okula gelmiş, bekliyordu.
Ama bir kalabalık beliriyordu. Olanlara anlam veremedi.
Oradan geçenlere soruyordu:
"Ne oldu, ne oldu, lütfen söyleyin?"
Yukarı yolda trafik kazası olmuş, dedi bir tanesi.
Ve elinden kitapları düşen genç,
Koşarak oraya gitti.
Hayatı boyunca yüzünü güldüren tek kişinin
Cansız bedenini görünce,
Hayattan bütün ümidini kesti.
Hıçkırıklara boğularak ağladı, ağladı.
Ve bir daha gülmedi, gülmedi…
GÜLMEDİ.
Erkan ŞEREMET