1
Yorum
14
Beğeni
0,0
Puan
339
Okunma
şimdi biz türkümüzü hapsedip dilimize
tedavülden kalkmış bir rüzgar gibi sustuk ya…
yangından ilk kurtaracağımız aşkı
kendi ellerimizle ateşe atıp
sırra kadem bastık ya…
bırak böyle olalım
böyle kendi halimizde
aşk ellere zil, bize zül olsun
biz yanalım kendi cehennemimizde
bu Zülkarneyn’den kalma duvarları yıkılmadan
ayağımıza dolanan bu paslı zincirler kırılmadan
gel deme bana
gelemem
gelirsem bir daha geri dönemem
say ki geldim
say ki iki munis kedi gibi sokulup birbirimize
diz vurduk aşkın otağına
şiirin, şarabın ve aşkın tadına vardık
ruhsuz ruhlar duymaz sanma
duyarlar fil kulaklarıyla
iki eski arkadaş gibi bir kafede oturup bir şeyler içsek
kalbimin gümbürtüsü
elimin ayağımın birbirine dolanışı
ele verir beni
garson kızlar şıp diye anlar
yaralı bir ırmak gibi sana aktığımı
ıssız bir sokakta ayaküstü konuşsak
elini tutuşum, kaburgalarını zorlayan sarılışım
ayran budalası gibi yüzüne bakışım
muhbir olur
tüm mahalleye ispiyonlar
seni deliler gibi sevdiğimi
bir çocuk parkında buluşsak
cıvıl cıvıl çocukların neşesine karışsak
leb demeden leblebi diyen nesil bunlar
cin gibiler
gülüşümden, bakışımdan bilirler
sana hala sırılsıklam aşık olduğumu…