0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
274
Okunma

Bir zamanlar hak belliydi, adalet bir düstur,
Şimdi yalan süslenir, doğruya vurulur çukur.
Ne haya kaldı ne edep, ne de bir temiz söz,
Haram helal iç içe, kaybolmuş saf bir öz...
Ahlak düşerse, insan yiter,
Dünya kalır mı sence yerinde?
Bencillik göğü kaplamışken,
Rahmet iner mi sahte bir dile?
Din bozulmuş, şekle hapsedilmiş,
Hakkı unutan kalpler riyaya teslim edilmiş.
Vicdanlar taş olmuş, merhamet erimiş,
Hakikat suskun, sahtekârlar gülümsemiş...
Altın kadehte sunulurken zehir,
Zengin sofrada açlığa biçilen kefen.
Hırsız kürsüde adalet öğütlerken,
Mazlumun ahı duyulmaz mı, söyle sen?
Bir kitap vardı, vicdana ışık,
Bir dua vardı, ruha serinlik.
Ne zaman ki sattık onu heva uğruna,
Kendi ellerimizle gömdük hakikati toprağa...
Ahlak, yere düşen bir ayna gibi,
Kırıldı bin parça, saçıldı her yere.
Kimse eğilip de toplamaz oldu,
Çünkü herkes kendi suretinden korkar oldu...
Oysa din, vicdanın özüdür,
Merhametin, adaletin sözüdür.
Ama bozulursa bir kere, maskeye döner,
Riya, sahtekârlık sarmalar her yeri, her gün her gece...
Ey insan! Uyan, sil kini, çıkarı,
Hakkı bil, doğruyu oku, özünü tanı.
Ahlak öldüğünde, insan da ölür,
Ama gerçek din, toprağa can verir.
Öyleyse kurtuluş nedir bilir misin?
Hakikati yaşamak, doğruyu sevmek,
Ahlakı kuşanmak, insanı bilmek,
Ve menfaatin önünde eğilmeden yürümek!
Tilhabeşlifilozof/03.04.2025/Ankara
5.0
100% (2)