3
Yorum
35
Beğeni
4,5
Puan
384
Okunma
Hangi dağın gölgesiyle büyüdü bu yürek?
Söz mü kestim kendime,
tuzla mühürlü bir yemin mi?
Toprağın diliyle konuşan taşlar
her gün başka bir ölüm heceler.
Ölümün gövdesi vardır, bilir misin?
Soyu bilinmez ağaçlar gibidir,
ne kökü toprağa doyar,
ne dalları göğe sığar.
Ellerimde çiğ damlası,
avuçlarımda suskun bir tufan.
Kimdir ölüm, ey karanlıkta doğrulan?
Kimin dizinin dibinde açar gözlerini?
Bu gövdeyle kim taşır dünya yükünü,
kim saklar ahir zaman sırrını?
Adımlarımın ardında
bir rüzgar büyür,
kör pencereler üşür,
ışığa dönmekten yorulur mum alevi.
Ölümün gövdesine yaslandım bu gece,
bir taş gibi sustum,
bir rüya gibi dağıldım.
Beni hangi dualarla kazdılar
bu kadim yalnızlığa?
Ey toprak, ey gök, ey kan.
Adımı unuttum,
beni çağıran sesi duymadım.
Ölümün gövdesiyle büyüyen bir dünyadayım
ve biliyorum,
hiçbir şey sığmıyor bu sessizliğe.
5.0
88% (7)
1.0
12% (1)