1
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
239
Okunma
Turkuaz taneleri saç yükselen rüzgara
Yeşil taştan sansınlar yağmuru bekleyişimizi
Donuk bakışlar üzre telvesiz kahveler iç
İzini süremesinler bardaklarda
Bu senin değil kimin elleri?
Kimin elleri ki mesh ediyor kerpiç duvarları...
Ah benim sabırlı beyazım
Aydınlığa kaç kapı daha açacaksın...
Kaç kırılmazı daha onaracaksın orada?
Kaç pencereyi daha sabaha boyayacaksın...
Ölmüş kulaklar selasını bekler
Neden sen adlarını ezanla fısıldıyorsun
Bırak dirilmesin minarelerimizi yıkanlar
Neden çan sesinden ikindiyi hesaplıyorsun...
Yapma! Ah benim sabırlı beyazım.
Gemiler çoktan batmış görüyorsun
Öyleyse neden seyir defterleri ezberliyorsun...
Dün ur valisinin ikizini gördüm
Saçlarını maviye boyamış
Kaşı sakalı bembeyaz...
Kabullenemiyor yaşlandığımızı
Beni tanımadı, ben de selam vermedim.
Şehrin güney kapısında at arabaları vardı...
Soramadım nereden geldiklerini.
Bilir misin boyalı kaç top ipek
Kaç gümüşe bedeldir?
Bugün bunu tartıştı esnaf...
Bana da sordular yalnızca güldüm.
Söylemedim onlara.
Yarın bakarız dedim.
Sahi yarın...
...
Zamanı yarına saran aynalar dünden kırılmış
Sülün kırmızısı örtüler, kardan karga heykelleri...
Şaman tütsüleri, berberi büyüsü...
Ah benim sabırlı beyazım biliyorum
Yine sen haklı çıkacaksın!
Yine sen o haki yağmurda
Zaferi haykıracaksın.
5.0
100% (2)