1
Yorum
15
Beğeni
5,0
Puan
309
Okunma
durup durup
kendini hatırlatan
iki göz hüzün
uzağı iple çeken
uzayıp giden
şehir şehire
sınır sınıra
yastığa koysam da
Ağrı’lı başım
taş gibi uyuyamam
dizilir sıraya
nicedirler
şehrini düşünürüm
yürüdüğüm sokaklarını
bir vakit nüliferinde
yaşam ünitesinde
bilmeden olur
mavisi bağıran göğe
kanat çırpışlar
çoğu bilmez
çöle vaha çalmayı
dönüşmeden yağmura
gölgesi düşer
kurşuni bulutların
kentin sokaklarına
çekilmez hâl aldığında
karanlık
sayar şafak
delil istemez
buz giymiş bir dağ
taşırken
içinde mağmayı
duası kalbi yakanın
gececi uzun
iğne düşse
ürperir yer
sessizce
derine inen köklerin
güneş özlemi
göbek bağından
düşer cemreler
naz niyaz toprağına
mermer evinde bekleyen
anne, babaya…
şimdi;
düşlemek
aynı duayla uyuyup
uyanmayı
çiçeklenmiş ağaçlara
bahçelere, dağlara
dut yemiş bülbüle dönen
iki afacan çocuk
olabilmek seninle…
Sude Nur Haylazca
(Vaha Sahra)
5.0
100% (5)