Gözlerinden yıldızlar düşmüş
Dilek tuttun mu düşlerine
Deri ceket kot sütun filtresi kırmızı
Sen o kent misin iki kıtaya
Boğazlar yaratılmadan önce

Hep bir öncelik bi telaşe
Ateş sönecek sanki suyu görse
Suyun dibinden akar sur dedikleri
İnsandan alâ var mı taş set
O şarkı aynı nakaratı içip söyler
Bir tabure boyu oysa sevmek

Geçmişine ölüsüne dirisine bekle
Gül telli kavaklar esiyor işte self servis
Sokak uzamış göğüslerde katlar betonarme
Sözde buluşacaktık her yılın nisanı
Bakışacaktık zararsız ziyansız
Kalabalığına alkol katmayan barda

Boranda branda altında yer ile
Gök arası olanları anlamlandırıp yorumlamakta
Frensiz hızlar geçiyorken aramızdan
Gül pazarlayan yaygaraya gülümsemeden
Kırmadan dökmeden sözleri
Sökülmeden acı sesleri kedilerin
Islak kaldırımların kederine özgürce
Ekmek olur tuz olur tutsaklık olur gün
Ben denen yabancı gecelere
Geleceğe galip geldikçe

Soramadım çoktandır nasılsın
Çoktun kaç sen kurtarabildin urganından
İncedir yüreklerin boynu
Ayakları çocuk olanın çıta aşımı kısa
Uçmak bir seçenek olsa da kollara
Uzanmak sarılmak bilinir
Bir başka boyutun baharına



Şimdi