3
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
434
Okunma
Her ateş kendi külüne sarınsın
Bekliyor dünya gününü,
Duraktaki elli iki
Elleriniz sizin değil,
Alınlarınızdaki gizem
Güneş mi doğdu, gece mi battı
Orası zifiri aydınlık
Yüksek tavanda sabit hatıra
Testtürdeki ses aralamıyor makamını
Su hep birçok çatlağı
Doldurur gibi paslı bir dille
Vatan kurtulup insan onarılır
Erir demir sedyeler çimenden ellere
Varmadan topraktan uçurtmalar göğün yurduna
O cılız bakışlar, sessizlikler
Yamayan çığlıklarını
Keşfine çıkılmamış yolda
Her göğüs kendi azığını yemekte
Aklın dağınık sofrasında iştahsız ayaklar
Koşun da eriversin sobesinden dün,
Nefesleniversin şu dar boğazlar
Ritmik uyaranların bitmeyen dansı
Sağır bir sarhoşluğun beklemesinde
Sil tuşların parmakları
Ş
5.0
100% (5)