11
Yorum
20
Beğeni
5,0
Puan
652
Okunma

Sabah-ı şerîflerimiz hayırlı olsun, günümüz aysın değerli dostlar.
Şöyle bakıyorum da hayata bakış açımız nasıl da değişmiş. Nasıl da duyarsız, atasını, geçmişini inkâr eden bir toplum hâline gelivermişiz.
Biz ki Anadolu’nun bağrında yetişen yanık buğday tenli, toprakla haşır neşir olarak; kendi ekip kendi biçerek elleri nasırlı, topukları yarık, buğday kokulu anaların ve buğday benizli babaların evlatlarıyız.
Ana babalarımızın kaş-göz işaretleriyle talimatlarını alan saygılı bir nesilken geldiğimiz hâle bakınız.
Bizim ceddimiz bu cennet vatan topraklarını kanlarıyla sulayarak bizlere armağan etmediler mi?
Nasıl da unutuverdik koca bir geçmişi. Nasıl da unutuverdik dostumuzu düşmanımızı?
Daha yakın bir zamanda Üzerimizden silindir gibi bir Covit illeti geçmedi mi?
Kıran girmiş gibi biçmedi mi sevdiklerimizin canlarını?
Daha dün 7,6 şiddetinde bir K. Maraş depremi 11 ilimizde mahşeri yaşatmadı mı bize?
Peki öyleyse neden hâlâ ibret almıyoruz?
Neden sokaklar insan kasaplarıyladolu?
Neden ahlakımız çöktü de yerle yeksan oldu?
Neden sokaklarda neredeyse cahiliyye devrindeki incir yaprağı dönemi misali iç çamaşırlarıyla gezer olduk?
Onca ekonomik kriz var diye bangır bangır bağırırken ne oldu da birden herkes Dubai çukulatası yemeden duramaz hale geldi?
Bir özenti, bir özenti kendimizi, geçmişimizi unuttuk maalesef.
Narin cinayetini düşünün lütfen. El kadar bebe hangi gayri ahlâki bir olaya şahit oldu da acımasızca ortadan kaldırıldı acaba?
Çocukluğumda evet fakirdik, kendi yağımızda kavruluyorduk. Lakin daha güvenli, daha samimi ve daha sevgi dolu bir ortamda yaşıyorduk.
Şimdi benim bir elim yağda bir elim balda dahi olsa geçmişin o temiz insanları, saf duyguları arasında yine kuru yavan yiyip huzurlu yaşamayı tercih ederdim.
Bugün bizler bu şekilde kendi özümüzden uzaklaşır, görgüsüzlüğün daniskasını yaşarsak evlatlarımızdan ve torunlarımızdan hangi güzel davranışları beklemeye yüzümüz olur ki?
Bence devletimiz bol bol bakımevi açsın. Çünkü gidişatımız gidişat değil!
Saygılar
MÜMKÜN OLSAYDI
Çocukluk yıllarıma giderdim koşa koşa
Mazinin kapısından girmek mümkün olsaydı
Razıydım soğan ile katıksız yavan aşa
Anam ile babamı görmek mümkün olsaydı
Dağ taş bayır yürürdüm bir naylon çarık ile
Öf demeden yaşardım yıllarca çeksem çile
Anamın saçlarını tarayarak sevgiyle
Tahta şimşir tarakla örmek mümkün olsaydı
Kırmızı pabuçları ayağıma giyerdim
Sürme çiçekleriyle gözlerimi boyardım
Bayram harçlıklarımı mendilime koyardım
O eski bayramlara ermek mümkün olsaydı
Çelik çomak, körebe, saklambaç, yakan topu
Topaç, misket, birdirbir, seksek ve ayak ipi
Kapanmasaydı keşke maziye giden kapı
Zamanı gerilere sarmak mümkün olsaydı
Saçlarıma fiyonklu ak kurdele takardım
Babamı görmek için pencereden bakardım
Tütün kolonyasıyla burcu burcu kokardım
Dokuzlu yaşlarıma varmak mümkün olsaydı
Anamın kuruttuğu patlıcanı börtlerdim
Karpuz çekirdeğini bacım ile çitlerdim
Taşımak zor olsa da seve seve sırtlardım
Kalın yün döşekleri sermek mümkün olsaydı
Babamın şefkat ile açtığı kollarını
Öpebilseydim keşke anamın ellerini
Bahçemizde açılan peygamber güllerini
Ellerimle toplayıp dermek mümkün olsaydı
Nurgül’üm elli sene kuş olup uçuverdi
Hem anam hem de babam dünyadan göçüverdi
Ömür denilen zaman nasıl da geçiverdi
Saati çocukluğa kurmak mümkün olsaydı
Nurgül KAYNAR YÜCE / K. MARAŞ
5.0
100% (13)