Ülkemde doğanın “Türkiye’li” olduğunu
anlamadık hâlâ,
ve “Kürt Sorunu”
diye birşey olmadığını da?

Seçimi kazanmaksa niyet;
İlkin “Barışalım!”diyerek,
gizlice barış elçisi göndereceksin huzuruna,
sonra abisini çıkaracaksın televizyona,
şimdide Büyük Millet Meclisi Kürüsü’ne
hazreti davet...
Koyun sürüsüne
neden özeniyoruz hâlâ,
yoksa çobanamı aşığız daha?

Ben yalnızca “Türkiye’li” dedim,
“Türkiye’de Yaşayan Kişi” demedim iyi bak,
Turistler ve Sığınmacılar gelir ve gider mutlak,
ama “Vatandaş olmak” için;
İlkin vergi vereceksin,
askere gidecek, dilimizi öğreneceksin,
sonra Sağlık ve Emeklilik Sigortası ödeyerek
“Aday” olmaya hak kazanacaksın,
Kültür, Tarih ve Sanat’ımızı bilip-öğrenerek
imtehanla Vatandaş olacaksın!

Devran’ı gidene yakın,
daha neler yapıyor bakın;
Ülkeyi toprak ve emlak olarak satıyor,,
Arap’ı ve Sığınmacı’yı Vatandaş yapıyor,
Kürt Halkı’na seçim öncesi “Paşa”,
seçim sonrası “Tu kaka!”
demekse niyeti...
Sanki burası
şahsım devleti.

Ha, birde “Laik” olmak şart,
gerisi zart-zurt ve darrrrt!()

() Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan Krsüde konuşma yaparken yüksek dozajlı yellenince, özür diledi. Salondakilerde bu samimi itirafı alkışlarla ödünlendirdi.(İnterne’ten silindiği için bu olayın yer ve zamanını bulamadım.)