10
Yorum
39
Beğeni
5,0
Puan
1270
Okunma
biz bu vakitler çok düşünüyoruz avuç içi kadar dünya
her sabah gün ışırken ve akşamüstleri düşünüyoruz
her sabah ve akşamüstleri avuç içi kadar
içimize kazınan mezarlar dolup taşıyor
içimize kazınan mezarlara susuyoruz philistia dahil
her sabah gün ışırken ve akşamüstleri kapkara bir şilep geçemiyor boğazı
boğazın ortasında kapkara bir üzgünlük
daha derin susuyoruz üstelik
daha soğuk
daha gri
daha çok düşünerek büyük kapının aralığından sarkma ihtimalini bağışlanmanın
tokmakların sesi yırtıyor suskunluğumuzu
lime lime dağıtıyor kıtalarca çocuk kıtalarca kadın
gözleri iplik iplik ve saçları toprak kokusu
biz bu vakitlerin sözlerini yitirmiş krallığı
her sabah gün ışırken ve akşamüstleri düşünüyoruz
zevkin ve sarhoşluğun ışıltılı pencerelerinde
zamanın nalı çivilenmiş avuçlarımıza
zamanın nalından çadırlar kurmuşuz
parmaklarımızın çatırtısını umursamadığı putlar
devrildikçe ayağa kalkan eşya
çoğaldıkça devleşen ama asla dertleşilmeyen
gidişlerin hisli öyküsü.
biz bu vakitlerin uluyan iniltileri
ali’yi sevip ömer’i özlüyoruz
atımızdan kurşunlandığımızdan beri
yontamıyoruz yalnızlığımızı
her sabah gün ışırken ve akşamüstleri büsbütün
neyi doğup neyi batıyoruz içimize kazınan kuyuda
beyaz bir barbarlığı gerekçeye bağlayan
çok gerçeküstü ve dik açılı
geçiyoruz durmadan bütün kırmızı ışıkları.
5.0
100% (16)