unutmanın yasından geldim peki ya neydi
ellerimde hatırlayamadığım yanık izleri
kapkara bir attın üstelik çok fena üzgün
bekleyişin patikalarından geçiyordun
üstümüzde flaşların patladığı bir orman.
kendine yenilmiş bir çift karadelik yüzün
bir çemberin ümitsizliğine bakıyordun
alabildiğine
beyaz. çarşafları
annemin bahçede
bir trampezin parmak uçlarında susuyordun
bütün
vakitlerin kanadığı o çatırdayışlarda.
beni sakın unutma ve tadını bana benzemenin
birdenbire bıraktığın bütün heveslerini
son sayfasına gelmediğin o kitapla, karanlık
bir tüccar kızını yan yana koymuşluğu
sakın unutma çok uzak köklerini hüznümüzün.
bu eller şiire kekik kokusu taşıyan bir levhaydı
bütün hafta sonları gemileri taşırdı asansörle
ağacından sevebilirdik beklemenin masalarını
b
aşka ne getirirdi ki rahatı kaçmış ellerimiz.
telaşlı bir tramvay düdüğünde kayboluşlara
memleketim gibi baktım çok paslı bir yerde
yaslanmış buldum seni çok yaşlanmış
ve sen beni. bir hatırlayamayışın su kenarında.