sagukaburgam kırıldı çıkmadı sesim hükmün tarlasında düşürdüm tanıklığımı hançerem yıkıntılar içinde yapayalnız beytullahim ey satrapların en zalimi yasalarınız yüzyılın çürümüşlüğü renk renk sakız ağzımda göğsümde kardeşsizliği halklarınızın dünyayı öküzün boynuna oturtan ve satrapların kucağına ateş içen bir zamandı sahranın sıkıntısından döndüğümüz düşlerim yıkıldı patlamaların geometrisinden yaralandım bomboşluğunda gözlerinin sözün ve insanın bahçelerin ve kavşakların bomboşluğunda yaralandım. bu kimin saati arınmayı ve üzgünlüğü hatırlatan bu kimin saati güleryüzlü ışıklar takınmış bu kimin saati biricikliğini koparmış gecenin bu kimin saati yineleniyor bilincin ve ilmin kurtarıcılığına bu kimin saati sezdiğimiz ve dahi sızdığımız metinler arası parıldayan ve fışkıran küçücük ellerinde yalnızlığın takatim kalmadı beklemenin mezarı bu şimdinin ve sonranın esintisine durmaksızın akan kan ve irin karıştı saflığın sesi zayıf bir kız çocuğu güneşi batmış kayboldu karanlıkta. |
ve dalımızdan koparılan her yeşil yaprağın yaşı da.
şiirdi, yine.
eyvallah.