16
Yorum
61
Beğeni
5,0
Puan
1390
Okunma

bütün zamanların hüznüydü
çatlaklarımda açan o doğulu o perişan
göğün penceresindeki haylazlık
bütün bilmelere gizlenmiş
işvenin ve çiçeğin nazı
bazı bazı
yalnızlık taşıyan kervanların peşi sıra giderdi
temmuzun bütün pencerelerinin altında
beklemenin tenceresini kaynatan
avuç içleri ve sırtı terlemiş
sıradan bir yaz akşamının altında
gün kurusu avuçlarının altında
kıpırdayış ormanının uğultusu kulağımızda
kıpırdayış ormanının uğultusu göğsümüzde
kıpırdayış ormanı
kıpırdayış...
kıpırdayış ormanının uğultusundan reçel kaynatsak
kışa ve bütün seyredilesi akşamlara
bağıra çağıra içimizdeki o gürül gürül
içimizdeki o mis kokulu
içimizdeki o yaralı bilincin
içimizdeki mekke’nin ve secdenin
susmanın ve yavaşlamanın şarkısı.
ben bir trene bindim
upuzun yollara hasret
yücelerden yüce biçimler çizdim içimde
yücelerden yüce tohumun filizlenişine
kıyam edişimden ibaretti yaşamak.
bütün zamanların hüznüydü
yeryüzünün hışmıyla bir merdiveni indik beraber
herkes diğerinin çölüne revan
kıpırdayış ormanının uğultusunu dövüyorduk
şifa umduğumuz her yanımızda mor çiçekler.
5.0
100% (25)