balçıktan bir rüya
işte ben böylesi günlerde
gökyüzü yapışkan ve ıslak başı eğik yürüyen insanları gördükçe hayıflanıyorum genç yaşında düşenlere toprağın bağrında çiçeklenmelerine oysa Allah bilir böylesi çok kış atlattım zemheri ayazlarda ulumalarını işittim kurtların sesimin yitip gittiğini iliklerime kadar hissettim yalnızlığın bağrımda otağ kurduğunu bahtımın karalığını genç yaşımda elim ekmek tutmaya başlarken kavradım doladım ölümü dilime çocuklara uzaktan bakarken bile gelsin istedim uzaklardan nasıl geliyorsa kuş sürüleri baktıkça çoğalan bir sevinç yumağında işçiler, kardeşler, anneler göğüslerindeki kudreti boşaltsın bu karanlık düzene baksın istedim sesimin yumrukladığı duvarları gözlerin yüzünü aynada unutan bir çocuğum oysa ve benim bu camdan kalbim çoğalsın istedim Fis ovasından bakarken sonsuzluğa ve sen balçıktan bir rüyanın içinde bin kollu bir ağaca dönüşmelisin seni dudağından öptüğümde en ücra köşesinde baharın geliyor kuş sesleri ve bir ter gibi akıp duruyor sırtımızda vahşetin al çığlıkları uyanıp karanlık uykusundan avuçlarımızda kuşlar yeşerecek ’sana söz’ bu bahar güzel geçecek |